Koçlar'ın gözbebeği Vehbi Koç Vakfı'nın genel müdürlüğünü 8 yıldır Erdal Yıldırım yürütüyor.
Erdal Yıldırım'ı 1997'den beri Koç Lisesi ve Üniversitesinde müdürle, dekanla, öğretim görevlileriyle gezerken, mezuniyetlerde, ödül törenlerinde Koç Holding'in yöneticileri ile birlikte otururken görür öğrenciler. Genç kızlarda merak uyandıracak kadar yakışıklı, kalabalığın içinden sıyrılıp dikkat çekecek kadar uzun olan bu genç insanın herkes birbirine kim olduğunu, orada ne yaptığını sorar. Koç ailesinden olmamasına rağmen, 31 yaşında VKV'nin Genel Müdürü olan Yıldırım, hikayesini SABAH gazetesiyle paylaştı.
AİLEYLE İLİŞKİLERİM İYİ VKV Genel Müdürlüğü'ne geliş öykünüzü anlatabilir misiniz? 1996 yılında Suna Kıraç'la tanıştım, Amerika'da almış olduğum kaynak yaratma eğitimi, duyulmuştu. Derneklerin de bir yanlış algılamaları vardır, en büyük problemlerinin para olduğunu düşünürler ki aslında değildir. Bu eğitimden sonra haftada bir, bir vakıfa ya da derneğe sunum yapmaya gider oldum. Suna Hanım benimle tanışmayı ve kendisine de bir sunum yapmamı istedi, o zaman kendisi Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nı (EGV) kuralı henüz bir yıl olmuştu. Sunumumdan sonra bana ne yapmak istediğimi sordu, ben de 'bu sektörde çalışmak istiyorum' dedim. Suna Hanım böyle bir cevabı aldığına hem sevindi hem de anlam veremedi. "Bu kariyeri mi istiyorsun?" diye, emin olmak için 3 defa daha sordu. Başta benim EGV de çalışmam için benimle tanışmak istemiş fakat sonra orda gönüllü olarak çalışabileceğimi ama asıl VKV'de asıl genç birini yetiştirmek istediklerini, Vakfın başındaki kişinin yakında emekli olacağını söylediler, bana da o daha cazip geldi. 1997'de VKV'de işe başladım.
Koç ailesiyle aranız nasıl? Ailede sizinleaynı jenerasyona mensup yöneticiler de var, onlarla arkadaşlığınız var mı? Aynı kuşak olmanın belirli avantajları var, iş dışında da bir şey paylaşma olasılığı çok daha yüksek, dolayısıyla hepsi ile yakın bir ilişkim var. VKV'nin Koç Holding'in diğer şirketlerine göre aileye daha yakın özel bir konumu var. Aile fertlerinin daha çok ilgilendiği bir kuruluştur.
Onun adına kurulmuş bir vakıfın yöneticisi olarak Vehbi Koç'la tanışma fırsatınız olmadı, eksikliğini hissediyor musunuz? Vehbi Koç'u zaten belirli bir yaşın üstündeki herkes bilir, Koç bünyesine girdikten sonra da burada çalışan ikinci, üçüncü ağızlardan, çocuklarından, torunlarından onu dinliyorsunuz. Burası Vehbi Koç'un adını taşıyan tek kurum. Buna paralel bir şekilde de Vehbi Bey'in izini bıraktığı bir kuruluş. Vehbi Bey'in yazdığı kitapları, onun için yazılan kitapları, vakfın kuruluş senesi olan, 1969'dan 1997'ye kadarki süreçte, Vehbi Bey'in almış olduğu tüm yönetim kurulu kararlarını okudum. Hepsi birer belge. Aldığı kararlar, izlediği politikalar, dikkat çekilen konular. Okuduklarınız da hep anlatılanlarla tutarlı.
ÇOK YOĞUNUZ... Vakıf işi sanıldığı gibi durağan, aksiyondan uzak yaşlı işi mi? Biz Türkiye'de ki az sayıdaki gerçek vakıflardan biriyiz. Belirli bir mal varlığı olan ve o mal varlığının real getirisi ve kazancıyla faaliyetlerini sürdüren kaynak yaratma ihtiyacı olmayan bir organizasyonuz. Zaten Vakıf kelimesinin altında böyle bir sistem var ama maalesef bugün Türkiye'deki örneklerine baktığımız zaman bu sistemi çok fazla göremiyoruz. Bize bağlı çok büyük kuruluşlar var, Koç Özel İlköğretim Okulu, Koç Özel Lisesi, Koç Üniversitesi, Amerikan Hastanesi, İtalyan Hastanesi, Sadberk Hanım Müzesi. Zaten bu kurumları söyledikten sonra yoğunluğum açısından çok fazla yorum yapmama gerek yok sanırım. Artı bizim merkezden yürüttüğümüz bazı faaliyetler var, Fon yönetimi mesela, Vakıfın varlıklarının yönetimi, bir çok özel organizasyonumuz var. Mesela Vehbi Koç ödülümüz var.