| |
|
|
Lucescu zihniyetinin zaferi
Futbol tarihinin son döneminde alınan kararlar oyunun hızlanmasına ve gol sayısını artırmaya yönelikti. Mesela kalecilerin topu uzun süre ellerinde tutarak vakitten çalmaları engellendi. Dışarıya giden topu almak yerine, anında yedek topun oyuna sürülmesi de gayet olumluydu. Kasıtlı ya da arkadan yapılan faullerin kartla cezalandırılması... Oyuna güzellik katan yıldız oyuncuların özellikle korunması da yerinde kararlardı.
***
Ancak bütün bunların futbolu zenginleştirmediği görülüyor. Çünkü hınzır insan zihni, hedefine varmak için cin gibi fikirler üretebiliyor. Portekiz-Yunanistan finalini düşünün. Yukarıda saydığımız tedbirlerin hepsi uygulanmadı mı? Ne var ki Yunanistan'ın oyunu kilitleyen tarzına, Portekiz cambazları bir çözüm bulamadı. Kimin aklına gelirdi ki Portekiz maç boyunca bir tane bile organize atak yapamayacak ve ancak uzaktan atılan birkaç şutla yetinecek? Kimin aklına gelirdi ki Figolar'ı, Ronaldolar'ı durdurmak için ille de faul yapmak gerekmiyor... Yerinde ve zamanında yapılan müdahaleler süper starları etkisiz hale getirmeye yetiyor. 1970'leri hatırlıyorum. Bizim milli takım çoğu kez, güçlü rakipleri karşısında 'Çanakkale geçilmez' anlayışıyla oynardı. Ceza sahasına doluşup, gelen topu ya Allah ileriye vururlardı. O abuk futbolla, 'şerefli' bir beraberlik kopardık mı dünyalar bizim olurdu. Yunanistan ise 'savunma ağırlıklı futbolun' başka türlü oynanabileceğini de gösterdi. Bence Yunanistan'ın kupayı kazanması Lucescu zihniyetinin zaferidir. Beğenmediğimiz Lucescu, BJK'ye komşununkini andıran bir futbol oynatmaya çalışmıyor muydu? Hatta BJK'nin oyunu çok daha zevk veriyordu. Ancak... Böyle diyorum diye sakın o futbol tarzını beğendiğimi sanmayın. Tersine... Seyir zevkini öldüren bu 'kurallara uygun' ama 'oportünist' anlayışı FIFA'nın yeni tedbirlerle mahketmesi gerekiyor. Biz bol bol gol, bol bol yaratıcılık bekliyoruz. Heyecanla ayağa fırlamadığımız bir maçı niye seyredelim?
|