ABD tarzı gazetecilik Türkiye'de iş yapar mı?
Gazete gündelik olarak haber ve bilgi verir. Haberin sözlük karşılığı şu: Olmuş veya olacak bir olgu (şey) üzerine alınan ilk bilgi. Bilgi ise bir iş veya konu hakkında bilinen şey olarak tanımlanıyor. Yani bilgi dediğiniz şey, ilgilisinin bildiği, ilgilenenin ise araç ve yöntemleri doğru kullanması karşılığında her zaman edinebileceği bir şey. Yani bilgi, haber gibi zamana bağımlı değil. Gazetecilik acısından bu iki kavramı kendimce şöyle ayrıştırıyorum. Örneğin Telekom sabit hat tarifelerini geçen gün değiştirdi. Bu değişikliği o gün yansıtarak okuyucuya haber verdik. Birkaç gün sonra bu değişiklikleri analiz ettiğimizde okura haber değil, bir başka görevimiz olan bilgiyi aktarmış oluyoruz. Bu girişi şunun için yaptım. Bugünlerde bazıları Amerikan tarzı fonksiyonel gazetecilik yapmaktan bahsediyor. Tam olarak ne demek istediklerini anlamıyorum. Galiba bilginin okur için pratik ve işe yarar olması kastediliyor. En iyi lokantadan, en iyi otelden başlayarak, okurun cebini, akıl sağlığını, vücut sağlığını ilgilendiren her türlü bilginin aktarımı şeklinde anlayabiliriz. Amerika'da gazeteciliğin işlevinde bir trend değişikliği mi var? Emin değilim. Ama Amerika ve Avrupa'da gazete satışları geriliyor. Gazeteler kan kaybediyor. Satışlar 100 iken, 90'a inmiş. Tirajlar düşüyor da okur katsayıları mı artıyor? Elbette hayır. Bahsettiğimiz ülkelerde yaşayan yaklaşık 600 milyon nüfusun aynı çatı altında yaşayan bireylerinin ortalaması sadece 2. Türkiye'de ise bu oran 4 kişi. Çalışma yaşına gelmiş insanların yüzde 70'den yukarısı bir işte çalışıyor. Bu oran Türkiye'de yüzde 40'larda. Başka bir deyişle Batı'da okur katsayısı artmıyor, düşüyor. ABD'de gazeteler tiraj krizine doğru sürükleniyor. İnternational Newspaper Marketing Association (inma) verileri bunu gösteriyor. Yorumlara göre, İnternet ve benzerleri iletişim araçlarının yanı sıra ücretsiz dağıtılan gazeteler de tabloyu olumsuz etkiliyor. Bu nedenle Batı'da gazetelerin kan kaybını durdurmak için yeni bir tarz denemeye başladıkları söylenebilir. Bilgi, haberin önüne geçmiş de olabilir. Türkiye'de gazetelerin bu trende sahip çıkmaları çok anlamlı değil. Kişi başına 3 bin dolar ile boğuşan bu ülkede insanların soludukları hava, içtikleri su, kullandıkları yol, ilişkiye girdikleri kamu kurum ve kuruluşlarıyla sorunu var. Bu ülkede hemen her ailede bir işsiz yaşıyor. Yani Batı gibi temel sorunları çözülmüş refah toplumunda yaşamadığımız bir gerçek. Toplumun bizden ağırlıklı olarak haber beklediğini sanıyorum. "Ne nerede izlenip, nerede kaça yeniliyor" ile ilgilenenlerin sayısını abartmamak gerekiyor.
Düzeltme: Dün yayınladığım tabloda kişi başına milli gelir rakamları (2000 yılına ait), milyon TL olacakken dolar olarak yer aldı. Bu karışıklık tablonun genel mantığını değiştirmemesine rağmen yanlışlıktan dolayı özür dilerim.
|