kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Gulse Birsel @ SABAH
 

Türk yaşam tarzının, tatil köyü kültürüne yansımaları!

Ben tatil köyü sever miyim? g.a.g. seyircileri ve kitaplarımı okuyanlar hemen cevap vereceklerdir: "Haayııııır!". Malum, beni tanımak demek, benden imza alıp yanaklarımdan öpmek demek değil, benim eserlerimi okuyup, fikirlerimi anlamaktır! Böylece şu anda bulunduğum tatil köyündeki bütün çocukların yanlış bir yolla beni tanımaya çalıştıklarını da belirtmiş oldum! Öpmeyin kardeşim, öpmeyin! O zaman, bir tatil köyünde ne işim var? Ooo, orası uzun hikaye, yarı iş desek doğru olabilir. Bugün, yaptığım incelemeler sonucu, tatil köyleriyle ilgili eriştiğim bulguları sizle paylaşmak isterim. Aziz dostum Mansur Foroutan, geçen gün tatil köyleri ve askerlik arasında birçok ortak yan bulunduğunu belirten şahane bir yazı kaleme almıştı. Köşesine ilk yerleştiği günlerde yazdığı suşi konulu yazısıyla birlikte, çağdaş mizah klasikleri arasına koyarım! Ancak, tecrübelerime dayanarak, benim de ekleyeceklerim var. Belki bir gün birisi bu konuda bir antoloji yayınlarsa, birbirimize referans oluruz. Yanlış anlamayınız. Bulunduğum tatil köyü, ülkenin en iyilerinden. "Her şey bedava" sisteminin hakim olduğu, 24 saat ekmek elden su gölden, yediğin önünde yemediğin arkanda, bir elin yağda bir elin balda felsefesiyle yönetilen, şık, havalı bir tesis... İkram, sabah kahvaltısıyla başlıyor. Açık büfe kahvaltıdan sonra, hemen öğle yemeği hazırlanmaya başlıyor. Bu esnada bir çadırda gözlemeci teyzeler, gözleme açıyor. Aynı anda havuz barında atıştırma ve sınırsız ayrankola- limonata var. Bu esnada deniz kenarında tantuni servisi açılıyor. Öte yandan hamburgerci ve salata barı da bütün gün açık. Akşamüstüne doğru kahvaltılıkkurabiye- çay başlıyor. Dondurma bütün gün servis ediliyor. Yukarıda saymış olduğum tıkınmaların hepsi sınırsız ve bedava! Amaç şu: Kimse aç olduğunda yemek saati beklemesin, gitsin ne istiyorsa alsın yesin. Bu arada da hesap ödemekle, fişle, boncukla uğraşmasın.

AMAÇ HER ŞEYİ YEMEK
Bu bakış açısı, Almanca'dan tercüme elbette. Çünkü sistem, Alman sistemi. Peki, rastgele seçilmiş bir Türk vatandaşı bundan ne anlıyor? "Sabahtan itibaren bütün ikramlara sırasıyla yetişmeli ve alabildiğim kadar çok yiyecek almalı ve yemeliyim!" Türk ailesi, kahvaltıda, aynı anda yenmesi tıbbi açıdan imkânsız olan yiyecekleri tabağına doldurarak başlıyor güne. Saydığım bütün tıkınma turlarını yapıyor ve en sonunda geceyarısı büfesini de tadarak, zannederim bol kabuslu uykulara dalıyor! Havuzbaşında iki popüler konu var: "Şu kadın Avrupa Yakası mı?" "Yok, Rus o Rus"! (Tesiste yüzde elli oranında Rus turist bulunduğunu ve saçımın güneş ve havuz suyu etkisiyle Nataşa rengine dönüştüğünü ekleyeyim!) İki: "Ayy çok yedim, fena oluyorum. Kızım git bana, oradan kurabiyeyle limonata al, bastırır. Bol al bol, Neslihan Yengen de yer! Almışken üç beş tantuni al, bulunsun, yenir!" Bu teyzenin herhangi bir tekstil ürününde bulunmayan bir bedende olduğunu, mayoyu muhtemelen diktirttiğini ve o son tantuniyle birlikte obezite batağına saplanacağını da söylemeliyim!

PROGRAMLI ALMANLAR
Alman sistemi, sporuyla, kahvaltısıyla, düzenli ve programlı yaşamaya yönelik, malumunuz. Ama bu kurallar, Türk çalışanlar sayesinde abartılıyor bazen. Mesela plaj havluları, şık bir kioskun içinde duruyor. Plaj kartınızı verip, havlunuzu alıyor sonra da geri veriyorsunuz. Ancak sadece öğlen 12'ye kadar ve saat dörtten sonra açık bu kiosk! "Avrupa Yakası'nda oynayan Rus kadın", üç buçuk gibi kioska yaklaşıyor. Kiosk kilitli. Ancak hemen yanıbaşında, elinde yeni havluların durduğu arabasıyla, sırıtan bir görevli var. O da bekliyor, ama başka bir görevlinin gelip kiosku açmasını! Sonra şöyle bir sohbet vuku buluyor: - Havlu alabilir miyim? - Yarım saat sonra! - Ama havlular burada duruyor. - Saati gelmedi de henüz! - Niye? Saati gelinceye kadar olgunlaşmıyor mu havlular? - Efendim? - Ya, kardeşim, havuza gireceğim, havlu versene. - Yok ki! - E bu arabadakiler ne? - Haa, ben onu düşünemedim. Hadi bari size bir kıyak yapalım, beğenerek izliyoruz! Bu tatil köylerinden daha ne malzeme çıkar da... Yerim dar, biliyor musunuz. Haftaya kısmetse...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Evde oturma önerileri   / 27-06-2004
 Eğleneceksin mecbursun!   / 26-06-2004
 Türk yaşam tarzının, tatil köyü kültürüne yansımaları!   / 20-06-2004
 Bir tatil köyünde işim ne?   / 20-06-2004
 Opera seyretmenin püf noktaları   / 19-06-2004
 Opera izlemenin püf noktaları   / 19-06-2004
 Senaryo gibi gerçek hikaye!   / 13-06-2004
 Gevşedim mayıştım korkuyorum!   / 12-06-2004
 Havuz misafiri olma raconu!   / 06-06-2004
 Tekne misafiri olma raconu!   / 05-06-2004
GÜLSE BİRSEL
Başbakan'ın davetindeydim inanır mısınız?
Geçtiğimiz...
AYŞE TÜTER
Etli dolma
Bir kapta hindi eti, rendelenmiş soğan,...
ESRA CEYHAN
Günlerden bana kalanlar...
Sevgili Yüksel Aytuğ'un 'Esra...
REFİK DURBAŞ
Sonsuzluk, şiirde yaşar
İlya Ehrenburg, dünyanın...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.