| |
|
|
21'inci yüzyıla uyumlu yaşamak çok kolay değil!
BAZI coğrafyalarda devletin de, toplumların da işi kolay değildir. Örneğin, TRT'nin yayınlamaya başladığı "Yerel Diller" meselesine bakalım. Hatırlayın Osmanlı'yı veya Sovyetler'i! 1991'e kadar, Sovyetler Birliği sınırları içinden kim gelirse gelsin, onu üst kimliği ile tanımlardık... Etnik farklılıklar da, Stalin'in üretip geçerli kıldığı "Sovyet Halkları" teorisi içinde, erimiş gibiydi. "Bütün milletlerin ve milliyetlerin emekçi sınıfları, Sovyet Halkları'nı oluşturur" denilirdi. Sonra birden Azeri emekçileri ile Ermeni emekçileri ve Rus emekçileri ile Çeçen emekçileri, birbirlerini boğazlamaya başladılar. Bu bölge ve özellikle Kafkaslar-Mezopotamya ekseni böyle işte. Kızım Ela, "Adige" belgeselini yaparken, ben de onun okuduğu kitapları gözden geçirmiş, Çerkez tarihine ben de merak salmıştım. Bu arada, efsaneler anlatıldığına tanık olmuştum. Bir tanesini tekrarlayayım. Tanrı dünyayı yarattıktan sonra, torbasına dağları doldurup, dünya coğrafyasına serpiştirmiş. Ama heryer dağlarla bezendikten sonra, torbada yine de bir çok dağ kalmış.. Tanrı, kalan dağların hepsini, Kafkaslar'a boşaltmış. Sonra dillerin dünyaya dağıtılmasına sıra gelmiş.Tanrı, torbasındaki dillerden Fransızca'yı Fransa'ya, Almanca'yı Almanya'ya, Hintçe'yi Hindistan'a, Çince'yi Çin'e atmış. Bütün dünyaya dilleri dağıttıktan sonra, yine de birçok dil kalmış torbasında.. Tanrı kalan dillerin hepsini, Kafkaslar'a boşaltmış. Örneğin Kafkaslar'da, sadece bir yaşlı kadının konuştuğu söylenilen "Ibıhça" diye ölmüş diller bile vardır. TRT'nin yerel dil diye yayın yaptığı "Adige"ce, sayısız Kafkas dilinden sadece bir tanesi. Rus Çarlığı'nın genişlemesi ile Anadolu'ya başlayan 19'uncu yüzyıl göçleri sonunda, bütün bu diller, Anadolu'ya da geldi. Tabii insanlarla birlikte. Neden Çeçenler bir eylem koyduklarında, Moskova'nın gözü hemen Ankara'ya döner ki? "Osmanlılık" da, o imparatorluk içinde yaşayan insanların üst kimliğiydi. Özellikle Napolyon Savaşları ertesinde "Milliyetçilik" yükselen değer olunca, bu Osmanlı'yı da etkiledi. Osmanlı uyrukları olan sayısız millet ve milliyet, kendilerine döndüler. 1912'deki felaketle biten Balkan Savaşı'na kadar, Arnavutlar'ın veya Karadağlılar'ın (Monte Negro), Osmanlı olmayacaklarını kim düşünebilirdi ki? Veya "Türkçülük" Osmanlı'ya, Rus baskısı altında kendi kimliklerine dönen Kazan Türkleri ve diğerleri ile gelmedi mi? "Cumhuriyet"i kuranlar, bu fırtınalı geçmişe bir reaksiyon olarak "Anadolu'da yaşayan ve Müslüman olan herkes Türktür" ilkesini benimsediler. Oysa şimdi "Müslüman Olmak" da, alt kimliği tanımaya yetmiyor. "Alevi mi-Sünni mi" diyorlar. Sünni ise, "Nurcu mu, Nakşi mi" diyorlar. Ki bunlar da, kendi içlerinde kimbilir kaç "cemaat" adı ile sınıflandırılıyor. Yani "Zazaca", "Kırmançça" gibi dilleri, hem biz farketmek zorundayız, hem de TRT bunları öğrenmek durumunda. "Modernite", tarihin hızlanması da demek... Yaşadığımıza göre bunu anlayıp, uyacağız.
|