|
|
Ayıkla İbrahim Sadri'nin taşını!..
Pazartesi günleri mesaimin büyük bölümünü insanlara "Televizyon Milleti"ni anlatmak için harcıyorum
İBRAHİM Sadri, pazar akşamları atv'deki "Televizyon Milleti"nde kuyuya bir taş atıyor, sonra da taşı çıkartmak bana ve atv'nin santral memurelerine düşüyor. Yüzlerce soruya yanıt veriyoruz, insanları teselli ediyoruz, bazen hakarete varan eleştirilerin muhatabı oluyoruz. Benim "Potansiyel Necef Uğurlu" olarak gördüğüm sevgili santral memuremiz Emek Durmuş da pazar gecesi olanlardan sonra dayanamayıp, yine kalem kağıda sarılmış. H H H 70'li yılların Beşiktaşlı efsane (!) futbolcusu 90 Orhan, 1977 yılında Roma takımıyla oynanan önemli bir maçta penaltı atışını kaçırır. Beşiktaş camiasının dünyasını kararttığını düşünerek kendisini affedemez ve kendi dünyasını da karartmaya karar verir. Eşini, çocuklarını ve futbolu bırakıp kanalizasyonda yaşamaya başlar. 27 sene kimse ondan haber alamaz. Ve "Televizyon Milleti" programı 90 Orhan'ı bulur. Takım arkadaşı Küçük Ali ve Televizyon Milleti ekibi onu hayata dönmeye ikna etmek için kanalizasyona inerler. "Siyah! Beyaz! En Büyük Beşiktaş!" nidalarıyla yalvar yakar 90 Orhan'ı stüdyoya gelmeye ikna ederler. 27 yıl önce terk ettiği eşi ise stüdyodaki konuklar arasındadır. Kadın, 90 Orhan'ı gördüğü anda bayılır. 90 Orhan gözyaşlarına boğulur. Program sunucusu ona bir sürprizinin olduğunu söyler. 27 yıl önceki Roma maçının kalecisi maçta hatalı hareket yaptığını itiraf etmek için stüdyodadır. Penaltının tekrar atılmasına karar verilir. 90 Orhan mutludur, coşkuludur. Telefon hattının ucundaki Merkez Hakem Komitesi Başkanı'nın yönetiminde penaltı atışı tekrarlanır. Fakat kaderin cilvesine bakın ki, 90 Orhan penaltıyı bir kez daha kaçırır. Hayatı bir kez daha kararır. Gözyaşları içinde stüdyoyu terk eder. Bu hikaye pazar gecesi bir çok insanı gece saat 02:30'a kadar televizyon başına bağladı. Beşiktaşlılar gece yarısı birbirlerini yataktan kaldırdılar, bol gözyaşı döktüler. 90 Orhan'a ne olacağını öğrenmek istediler. Bunun bir oyun olduğunu söylemek ve onları teselli etmek ise bir santral memuresi olarak tabii ki bana düştü. İşte diyaloglar: -Hanımefendi çok üzüldük, tüylerimiz diken diken oldu. İnanın Asmalı Konak'tan daha çok ağladık. Adamın hayatı bitti. Bir saattir tartışıyoruz 90 Orhan'a ne olacak diye -Beyefendi bu sadece bir oyundu. -Nasıl yani? 90 Orhan yok mu? Eşinin bayılması da mı sahte? Başından sonuna kadar mı oyun? -Evet hepsi oyun. -(Derin bir nefes) İ-NAN-MI-YO-RUM! Peki amacı ne bunun? -Durun! Ayağınızı kaldırın! Tam üstüne bastınız.. Televizyonda gördüğünüz her şeye İ-NANMA- YIN! Program amacına ulaşmış, test edilip onaylanmıştır...
|