|
|
|
|
|
Asit fazlalılığı hastalık yapıyor
|
|
Kendimizi iyi hissetmediğimizde aklımıza her şey gelir ama vücudumuzda asit fazlalığı olabileceğini düşünmeyiz. Oysa stres ve dengesiz beslenme ile oluşan bu sorun selülit, eklem iltihabı, uykusuzluk ve osteoporoz gibi hastalıklara neden oluyor
Asrımızda yaşamın teşvik ettiği, her gün et, tatlı ve beyaz un ürünleri tüketimi, sigara ve alkol, kahve gibi keyif içkileri insan organizmasını zorlamaktadır. Ayrıca hepimiz zararlı ölçülerde çevre kirliliği ile karşı karşıya kalıyoruz. Bir kimse eğer kendini iyi hissetmezse, zihni karışık ve keyfi yerinde değilse, her şey suçlanır. Ancak vücutta asit fazlalığı olabileceği kimsenin aklına gelmez. Yanlış asit-baz metabolizması tehlikelidir ve hasta yapar. Birçok kronik hastalığın, örneğin; egzama, selülit, osteoporoz, eklem iltihabı, tırnaklarda, saçlarda, dişlerde bozukluk, sinir ağrıları, uykusuzluk, mide-bağırsak ve böbrek hastalıkları oluşumunda asit fazlalığı rol oynamaktadır. Çoğu zaman sadece asit-baz metabolizmasının düzeltilmesiyle romatizmal belirtilerde ve osteoporozda belirgin iyileşme olmaktadır. Çok sağlıklı beslenen insanlar vardır. Buna rağmen aceleci, telaşlı ve stresli yaşadıkları için vücutlarında asit fazlalığı vardır. Stres, tahminlerin ötesinde vücutta asit artışına yol açmaktadır. Bunlar örnek beslenmelerine rağmen asit düzeylerini düşürmek, dengeli bir asit baz metabolizması sağlamak için çaba göstermelidirler.
PH DENGESİ ÖNEMLİ Hemen hemen tüm biyolojik işlevler belirli pH değeri varlığında gerçekleşir. Ph skalası 1 ila 14 arasında değişir. Asit-baz dengesinin asit yönüne kayması; organizmayı nötral ya da bazik ortama gereksinimi olan bazı metabolizma işlevlerinde derhal reaksiyona zorlar. Asidin fazlası böbrekler, lenf sistemi ve deri yoluyla atılır. Ancak derideki asit ortamı sürekliliği, mantarlar, cilt döküntüleri ve nedeni çoğu zaman açıklanamayan cilt hastalıkları için ideal besi yeri oluşturur. Vücut yaşamsal önemi olan kan pH değeri değişimini önlemek için tüm tampon rezervlerini kullanır. Arteryel kan (temiz kan) pH'ı 7.4'dür. 7.4'ün altına inerse asidoz oluşur. Bireyin birkaç saat yaşamasına izin verecek en düşük kan pH düzeyi 6.8, en yüksek kan pH düzeyi 8'dir. Ani ve şiddetli asit ataklarında rezervler yetersiz kalır. Hücre ve dokularda hasarlar oluşur. Kas infarktüsü ve inme en büyük asit facialarıdır. Hayati tehlike oluşturacak organ hasarından kaçınmak için vücut kendi mineral deposunu kullanır. Bu depolar vücut fonksiyonu için önem sırasına göre ardı ardına boşalır. Önce saç köklerindeki ve tırnaklardaki depolar, daha sonra damarlardaki, dişlerdeki ve en sonunda kemiklerdeki mineral depoları kullanılır. Sürekli mineral kaybı giderek artan bedensel çöküntüye neden olur. Osteoporoz, astroz, damar sertliği organlardaki sürekli olan asit fazlalığının etkileri sonucunda ortaya çıkarlar. Vücuttaki performans düşüklüğünü gidermek için başvurulan kahve ve şekerli enerji içecekleri aslında asit fazlalığının oluşumundan sorumlu maddeler olup, tekrar içirilmeleriyle mevcut asit fazlalığı daha da kötüleşir. Nötralize olmaları için vücuttan sağlanan mineral maddelerle birleşmeye zorlanan asitler, asit tuzlar oluşturur. Ancak bu tuzların erirgenliği az olduğundan vücuttan atılmaları çok zordur. Böylece dokularda ve organlarda birikmeye başlarlar. Örneğin, yağ dokusunda olan ve derinin portakal kabuğu görünümü aldığı bir birikme biçimi selülittir. Bu birikimler hücrelerin, dokuların fonksiyonunu bozar. Hormonların ve besin maddelerinin hücrelere ulaşmasını güçleştirir. Keza hücre artıklarının da hücreden kan ve LC damarlarına geçişi kısıtlı olur. Sonuçta organların çalışması yavaşlar, enerji oluşumu kısıtlanır. Hücrelerin beslenmesindeki azlık, onların daha çabuk yaşlanmasına neden olur.
ATIKLARDAN KURTULMA Atıkların çözülmesi için; metabolizmanın gereksinimi olan mineral maddelerin, kimyasal elementlerin alınması çok önemlidir. Çeşitli bitkilerden oluşan çay, bu maddelerin sağlanmasında çok yararlıdır. Alınan bu mineraller depolanmış atıklarla kimyasal reaksiyona girerek, önceki bileşenlerinden çözülmelerine neden olur. Böylece serbest kalan asitlerin vücuttan terle, idrarla atılabilen tuzlara dönüşmesi gerekmektedir. Bitkisel besin tamamlayıcıları ile ya da bazik ağırlıklı beslenme ile bolca alınan baz oluşturucu mineral maddelerle bu dönüşüm sağlanır. Atılabilen forma girebilen bu tuzların deriden atılmasını desteklemek için bazik banyo tuzları ile küvet banyosu bazlı tuz çok yararlıdır. Böylece osmotik kurala göre vücuttaki asit düzeyi ile banyo suyunun asit düzeyinin eşitlenmesi için ciltten asit tuzlarının atımı kolaylaşır. Banyo suyunun başlangıçtaki pH değerinin belirgin azalması asit atımını objektif olarak gösterir. Cilt yoluyla atılım böbreklerin faaliyetini destekler. Fosilleşmiş mercan kayaları kalsiyumun yanı sıra 73 mineral madde ve eser elementleri içermektedir. Organik bir madde olduğundan insan organizması tarafından çok iyi emilmekte ve değerlendirilmektedir. Japonya'nın Pasifik Okyanusu'ndaki Okinawa adasının kaynak suları fosilleşmiş mercan kayaları arasından aktığından bol iyonize organik kalsiyum içermektedir. Bu adanın insanları sağlıklı ve uzun ömürlü olmalarıyla ünlüdür. İyonize kalsiyum hücreler tarafından kolayca alınır. Oysa normal kalsiyumun çok büyük moleküllü olduğundan hücreye alımı güçtür. İnsan organizmasında yüzde 70 baz, yüzde 30 asitten oluşan bir denge olmalıdır. Ancak çoğu insanda bu tersinedir. Yani çok fazla asit vardır. Asit fazlalığı yanlış beslenme ve stresle oluşur. Beslenmede et, şekerli ürünlerin, beyaz un ürünlerinin fazla olması en önemli etkendir. İnsanların yüzde 80'inde asit fazlalığı olduğu tahmin ediliyor. Vücutta asit fazlalığında beslenmeye destek olarak iyonize organik mercan kalsiyumu (koral calcium, coral-care) bir litre suda bir paket eritilip, gün boyunca içilmesi normal asit-baz metabolizmasını sağlamaktadır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|