| |
|
|
3.58.28!. Bu ikinci madalya demek!..
Şarık Ağabeyin (Tara) sesi heyecanla titriyordu telefonda.. "Hıncal.. Elvan Moskova'da 3.58.28 koştu!.." "İnanmıyorum" diye haykırdığımı hatırlıyorum.. Şarık Ağabey "Bu olimpiyatta iki madalyanın da bizim olması demek" diye devam edince kendime geldim.. Doğru söylüyordu Şarık Ağabey.. Cumhuriyet'in 80 yılında, sadece savaş ertesi bir bronz alabildiğimiz atletizmde bu defa hem altın, hem gümüş adayıydık.. Süreyya Ayhan'dan sonra, Elvan Abeylegesse de 1500 Metre Kadınlar Dünya Listesi'nin ön sıralarına geçmiş, 2004 Atina Oyunları'nın madalya adayları arasına adını yazmıştı.. Bu müthiş bir şeydi.. Müthiş.. Daha henüz mayıs.. Elvan piste yeni indi ve ilk koşusunda 2004 yılının en iyi dünya derecesini elde etti. Elvan bu yarışta üstelik rakipsizdi. Son 500 metreyi açık ara tek başına koşmuştu. Bunun anlamı şu.. Daha iyi bir koşuda 3.55'in altına inmesi her an beklenebilir. Antrenörü Erkan Hatipoğlu da böyle diyor zaten.. Düşünebiliyor musunuz?.. En prestijli spor olayı olimpiyatlar.. Olimpiyatların en prestijli sporu atletizm.. Atletizmin en prestijli, en güzel koşularından biri 1500 metre.. Gönderde iki Türk bayrağı birden.. Ve kulaklarda İstiklal Marşımızın melodileri.. Hem de Atina'da.. Böyle bir sahneyi ömür boyu bekleyenlerin başındayım.. Nihayet gerçek olacak.. Öyle yakınız ki.. Bunu hissetmek öyle tatlı bir heyecan ki..
Elvan'ın derecesinin Süreyya Ayhan kampında ayni heyecanla karşılandığı söylenemez. Süreyya bir iki nezaket lafı etmiş "Olumlu karşıladım" gibisinden.. Buna karşılık hocası ve kocası Yücel Kop'un sözlerini fena halde yadırgadım. Yücel Hoca, 1500 metrede altın madalya için Türk atletlerinin Kenyalılar ve Etopyalılar gibi bir taktik koşusu içine girebilecekleri düşüncesini hemen reddediyor. "Tabanca patlayınca kimse kimseyi tanımaz." Deyişi bu.. "Elvan'ın 5 metrede madalya şansı yoktu. Bu yüzden 1500'ü de koşmaya karar verdi sanırım" deyişi ise tam bir buzdolabı etkisi.. Yılın en iyi derecesini yaparak Dünya Tüm Zamanlar Listesi'ne 9'uncu sıradan giren bir atletle ilgili böyle bir yorum yapmak için ya atletizmi, sporu hiç bilmemek gerekir, ya da.. Neyse..
"Ben devşirmelerden hoşlanmam" diyerek hâlâ ve hâlâ ırkçı ayrımcılıkta ısrar eden federasyon başkanı Mehmet Yurdadön'ün "Şimdi hem altın, hem gümüş alacağız" deyişini, tehlikeli fikirlerinin değiştiği şeklinde yorumluyorum.. Etnik ayrımcılığı kendi aktif sporculuğu zamanında en acı şekilde yaşayan Yurdadön'ün faşist düşüncelerden koptuğunu düşünmek güzel.. Yurdadön "Ortak bir taktik geliştirmek zor ama en azından dayanışma içinde olmaları için gerekli çalışmaları yapacağız" demesi de çok anlamlı..
Turgay Renklikurt, atletizm dünyasında en eski, en can dostlarımdan biridir. Atletizme başladığı günlerde, ben atletizmin antrenmanlarını bile kaçırmaz, her gün sahaya inerdim, Rüzgarlı Sokak'tan.. Turgay, o zamanın genç atleti, en kafa dengi arkadaşımdı. İçtiğimiz ayrı gitmezdi.. Hep de öyle kaldı.. Aktif sporu bıraktıktan sonra kendisini bu işin ilmine verdi. Bu ülkenin en önde gelen spor bilimcilerinden biri oldu. Bu köşenin okurları zaman zaman Turgay Renklikurt referans ve atıflarını hatırlarlar. Hatta "Bu işi bilse bilse Turgay Hoca bilir" diyerek topu ona attığımı da.. Yani.. Turgay Renklikurt'u sadece çok sevmekle kalmadım.. Saydım da.. Bu ülkenin, hem de bilimsel atletizm konusunda en önde gelen otoritelerinden biri olan Turgay'ın "Ben Atina'ya yarışmadan hazırlanacağım" diyen Süreyya Ayhan konusunda tek kelime etmeyişini de hayretle izliyordum.. Salı günü "Süreyya Ayhan" başlıklı yazısını görünce "Nihayet" diyerek heyecanla sarıldım.. Okudukça şaşırdım.. Şaşırdıkça okudum.. Sonunda dondum kaldım.. Turgay Renklikurt Süreyya Ayhan yazmamış.. Bana saldırı yazısı yazmış.. "Kör kurşun" diyor bana.. Tamamen sportif bir tartışmaya katkıda bulunacağına, medyada zaten mevcut Süreyya Ayhan terörüne çanak tutup, asıl kendisi tetikçilik yapıyor.. "Türkiye tarihinde ilk defa bir Olimpiyat Atletizm Altını'na adaysa, bu konu tartışılmalı, konuşulmalı, herkes fikrini söylemeli" deyişimize karşı çıkıp "Tartışma, martışma yok. Herkes sussun" demeye getiriyor. Bakın şunları Turgay Renklikurt söylüyor.. Bilim adamı.. "Süreyya Ayhan bir yandan tedavisi devam ederken, diğer yandan antrenman yapmakta olduğu ve sık sık yarış yapmaması konusunda uzman hekimler tarafından uyarıldığı için yarışmalara katılmamış olabilir mi?.." Bir bilim adamına, Süreyya'nın bizzat kendisi tarafından bile ima dahi edilmeyen bir sakatlık varsayımına dayanarak "Bu konuyu tartışalım" diyen bir atletizm otoritesine "Kör kurşun" diye saldırmak yakışıyorsa, Turgay kardeşim kendisi ile gurur duyabilir.. Süreyya Ayhan hiçbir sakatlık sözü etmeden "Ben Atina'ya yarışmadan hazırlanacağım. Benim taktiğim bu olacak" açıklamasını yaptı. O günden beri de gene en küçük sakatlık iması yapmadan hazırlanıyor. "Ben sakatım" dese ona "Yarış.. İlle de yarış" diyen geri zekalı çıkar mı, Renklikurt.. Kaldı ki, Süreyya'nın yarışmaktan hoşlanmadığı, mecbur kalmadıkça yarışmadığı bilindiği için, bu yıl da bu açıklamayı yapmasına kimse şaşırmadı. Sadece ben, Hıncal Uluç ortaya çıktım ve "80 yıllık cumhuriyet tarihinde ilk defa fırsat elimizde.. Testi kırılmadan yol gösterelim, tartışalım" dedim.. Gene kimseden ses çıkmadı.. "Ya fikirleri yok.. Ya korkuyorlar" dedim.. Fikirleri olmaz olur mu?.. Bugün sporun temel ilkesi "En iyi antrenman yarışmadır"ı çocuklar bile biliyor. Turgay'ın kendisi atletken bana en fazla neden şikayet ederdi?. "Hıncal.. Bütçe yok diye yarışamıyoruz.. Uluslararası yarışlara ne kadar çok katılırsak o kadar ilerleriz" demez miydi, bana ikide birde?.. Bugünün federasyon başkanı Mehmet Yurdadön kimbilir kaç defa "Hıncal Ağabey bana yeterli yarışma imkanı sağlasınlar, bak neler yaparım" diye dertlenmedi mi?. "Gelin bunları tartışalım" diyorum.. Turgay "Kör kurşun" diyor.. Dost kurşunu ile böyle sırtından vurulunca bana da "Öyleyse düş Sezar" demek kalıyor!..
|