| |
|
|
Uğursuzluk yalıdan değil, ekonomik ve siyasal krizlerdendir!
Son olarak Erol Aksoy'a ait olan Yeniköy'deki "Barajcı Tahsin Bey Yalısı"na TMSF el koydu ya... Beklendiği üzere hemen, "Uğursuz Yalı" öyküleri anlatılmaya başlandı. Eğer eski bir İstanbulluysanız, bu kentin her semtinde ve her sahilinde uğursuz konakların ve uğursuz yalıların olduğunu bilirsiniz. Genellikle uğursuz konak ve yalıların sahiplerinin, o yapılarda öldükleri de anlatılır ilişik öykülerde. Oysa işin iç yüzü farklıdır. Osmanlı'nın Türk zenginleri ve konak sahipleri, çoğunlukla, devlet erkanı, sivil ve asker paşalar, kapıkullarıdır. Bunlar saltanata sadakatle hizmet ettikleri uzun yılların sonunda, Devlet-i Osmani'nin (veya padişahın) ihsanları ile servete kavuşurlar. Ve ileri yaşlarda sahip oldukları bu servetlerle, ya bir konak, ya da yalı yaptırırlar. Konak veya yalı inşaatı bittiği zaman, onların ömür yaşları da bitmiş olur. Sonra o yapıda, ihtiyar ve yorgun biçimde ölünce de, hemen yapıya "Uğursuz" damgası vurulur. Eğer genç iseniz, babanızdan size bir konak veya yalı ile bol para kalmışsa, o bina, hiç de uğursuzluk etmez size. Yeniköy'ün yalılarına gelince... Özellikle Cumhuriyet'ten sonra, Yeniköy yalıları, değişen servetlerle birlikte el değiştirdi. Rumların, Ermenilerin olan yalıları, önce Cumhuriyet'in ilk seçkinleri satın aldı. Örneğin Barajcı Tahsin Bey yalısının yanındaki Selahattin Adil Paşa Yalısı'nı yaptıran Selahattin Adil Paşa, Kurtuluş Savaşı'nın 8 büyük isminden biri olan Güneydoğu Cephesi Komutanı kişidir. Bu yalıyı önce rahmetli Kemal Ilıcak satın almıştı. Şimdi de Şarık Tara'nın kızkardeşi Vildan Gülçelik'e ait. Şimdi Tansu-Özer Çiller'in olan yalı, Cumhuriyet'in ilk döneminde Atatürk'e yakınlığıyla bilinen Rasim Ferit Bey'indi. Barajcı Tahsin Bey yalısının yanındaki yalı "Radyolinci" Cemil Bey'in varislerinindir. Onun yanındaki yalı da, Atatürk dönemi milletvekillerinden Süreyya Yiğit'indi 1970'lere kadar. Yeniköy yalıları ve tarihi ile ilgili Orhan Türker'in "Nihori'den Yeniköy'e" kitabını okuduysanız ve Salah Birsel'in "Boğaziçi Şıngırmıngır" kitabı elinize geçtiyse, "Uğursuz Yalı" kavramına farklı yaklaşırsınız. Yeniköy'ü, İstanbul'un fethinden 100 yıl sonra Kanuni Sultan Süleyman kurdurmuştur. İstanbul çevresindeki boş arazileri doldurmak için bir Padişah Fermanı ile, Karadeniz'den Rum ve Türk aileleri getirilip, Yeniköy'e iskan edilmişlerdir. Bu yüzden Yeniköylü Rumlar, buraya Yeniköy anlamına gelen "Neohorion" (Kısaca Nihori) demişlerdir. Zamanla buraya, bir kilise kuracak sayıdaki Ermeni cemaati de yerleşmiştir. Yeniköy'ü, 1624'ün 14 Temmuz'unda Karadeniz'den kayıklarla (çayka) gelen Kazaklar basmıştır. Bunlar Yeniköy'ü yağmalamış, insanları ya öldürmüş, ya da esir almıştır. Yani Kanuni Viyana'ya gidebilirken, Osmanlı Boğaziçi'ni koruyamıyordu... "Uğursuz Yalı" diyoruz ya. Orhan Türker, "Boğaz'ın Güzellikleri"nin yazarı Miss Pardoe'dan alıntı yaparak, Ermeni zengin Düzoğlu'nun başına gelenleri anlatmış Nihori'den Yeniköy'e de... 1830'larda Ermeni zengin Düzoğlu, çok büyük para harcayarak, Yeniköy kıyısında bir saray yavrusu-yalı yaptırır. Öylesine dikkat çeker ki bu zenginlik, sonunda Düzoğlu rüşvetçilikle suçlanıp, yalısının balkonunda idam edilir. Bu herhalde "Mısırlılar Yalısı"dır. Menderes sahil yolunu yapmadan önce, bu yalının yolun üzerinden geçen bir köprüyle, karadaki bölüme bağlantısı vardı. Ne demişler? - Türkiye'de malın, Karadeniz'de gemin, Romanya'da karın olmasın!.. Erol Aksoy'un yalısı değil, karada evi olsaydı, o da şimdi "Uğursuz Ev" diye bilinecekti.
|