| |
Bir Alman'ın saatli bombası
Şu sıralar hayli kapsamlı bir Almanca kitabın İngilizce çevirisini bir an önce tamamlamak için zamana karşı yarışılıyor. Harvard'dan Oxford'a, Sorbonne'a kadar dünyanın tüm ünlü üniversiteleri, ilahiyatçılar ve İslam bilimcileri de sabırsızlıkla çevirinin bitmesini bekliyor. Kitabın adı: "Die syro-aramaische Lesart des Koran." Yani, "Kur'an'ı Suriyece-Aramice okumak." Yazarı: Christoph Luxenberg. Bu Alman araştırmacı, tam bir Arapça uzmanı. Sadece edebi Arapça'ya değil, tüm lehçelerine, hatta İslamiyet'in doğduğu dönemde yaygın olarak konuşulan ancak bugün Latince gibi ölü bir dil haline gelen Aramice'ye de hakim. Luxenberg araştırmasında Kur'an-ı Kerim'de Arapça'nın yanı sıra Aramice ve onun kollarından Suriyece (Yine Hazret-i Muhammed döneminde yaygın olan ve bugün unutulmuş olan bir dil) sözcüklerin de yer aldığını öne sürüyor ve örnekler sıralıyor. "Hatta" diyor, "Mekke bile Aramice bir sözcük. 'Aşağı kent' anlamına geliyor." Luxenberg iki saptamada daha bulunuyor: Kur'an'ın indirildiği dönemde yazılı Arapça'da sesli harfler yoktu. Kur'an'ın eski nüshaları sadece sessiz harflerle yazılmıştı. Hatta b, t, d, n, y harfleri aynı karakterle ifade ediliyordu. Sesli harfleri belirtmek ve yazılışları aynı okunuşları farklı sözcükleri ayırt edebilmek için alta ve üste nokta sistemleri daha sonraki yüzyıllarda geliştirildi. Tefsirciler, yani Kur'an'ı yorumlayan din alimlerinin çoğu Hicazlı Arap değil, Bağdat'ta yaşayan Farslar'dı. Onlar Arabistan'da İslamiyet öncesinin hukuk sisteminden ve Arap toplumunun özelliklerinden habersizdi. Ayrıca kendi dönemlerinde konuşulan Arapça'dan başka hiçbir Sami dilini de bilmiyorlardı. Ne Aramice, ne Suriyece... Günahı-vebali boynuna Sonuç? Luxenberg'e göre, bugün bile İslam dünyasına rehber olan bu tefsirciler, yorumlarında zaman zaman ciddi hatalar yaptılar. Alman araştırmacı iddiasını kanıtlamak için Fransız Ulusal Kütüphanesi'nde bulunan çok eski (7-10'uncu yüzyıllar arası) bir el yazması Kur'an'ın Aramice ve Suriyece sözcüklerin de yer aldığı "karışık dildeki" surelerinden bazılarını çevirdi. Bu sureler arasında Meryem, Saffat, Duhan, Rahman da yer alıyor. En önemli iddiası ise, El Kaide, Hamas, İslami Cihad gibi örgütlerin intihar eylemcilerini eğitirken sık sık başvurdukları "Şehitleri cennette 72 huri beklediği" yorumlarıyla ilgili. Tehditlerden çekindiği için takma isim kullanan Alman araştırmacı, "huri" sözcüğünün aslında Aramice kökenli olduğunu öne sürüyor. Dediğine göre, "Hur in" sözcükleri Arapça'ya aktarılırken "Huri"ye dönüştü. Aramice'de bu sözcüğün "Beyaz üzüm" anlamına geldiğini kaydediyor. Tefsircilerin yanlış okumaları sonucu hatalı yorumların ortaya çıktığını iddia eden Luxenberg'in bu tezlerinin ne ölçüde taraftar bulacağını görmek için yaz sonlarında biteceği tahmin edilen İngilizce çevirisini ve uzmanların yapacakları değerlendirmeleri bekleyelim. Bütün bu iddialar ve kanıtları kabul görürse, hele bunlara Müslüman ilahiyatçılar da katılırsa, herhalde ortalık epey karışacak...
|