|
|
|
|
|
Filiz Akın tavsiyesi
|
|
Kanserle mücadele eden Filiz Akın'dan mesaj var: "Kırılgan olmayın. Sakın üzüntüyü içinize atmayın"
Filiz Akın "Bana Nasopharinx teşhisi koydular. Burun arkasındaki bölgede tümör var" diyor. Hastalığında genetik faktörün yanı sıra "kırılgan yapısı" na da pay veriyor: "Üzüntüyü, sıkıntıyı içinizden bir teflon gibi kaydırarak atın. Karar verdim, hayatı komik tarafından alacağım."
*** 'Burada bir arkadaşımı kanserden kaybetmiştim'
Hastalığı 'Tanrı'nın uyarısı' diye yorumlayan Filiz Akın'a göre, kanser genetik değilse üzüntü ve sıkıntıdan oluyor Üzüntü 'yağ gibi akıtılmalı' diyen Akın, "Buraya alışkınım burada ölen arkadaşıma hâlâ çok üzülürüm" diyor.
Filiz Akın röportajın dünkü bölümünde, kanser olduğunu nasıl anladığını ve yaşadıklarını anlatmıştı. Akın'a göre kanser eğer genetik değilse yüzde ellisini içimize attığımız sıkıntı ve üzüntü yapıyor. "Hala ölen arkadaşımın yasını tutuyorum" diye Akın, çok yakın bir arkadaşının kanser tedavisi için aynı kliniğe geldiğini ve bütün süreçleri onunla beraber yaşadığını anlatıyor.
* Size hangi kanser teşhisi koydular? -Nasopharinx.
* Yani ne demek bu? -Burun arkasındaki bölgede bir tümör var.
* Sizin için lenf kanseri deniliyordu. -Hayır lenf değil ama lenf de olsa çok başlangıcında olduğu için çok şanslıyım herhalde. Kendi kendime diyorum ki nasılsa olmuş yani, yapacak bir şey yok. Atlatmak zorundayım. Nasıl yapabilirim? Moralimi iyi tutarak tabii. Herkesin söylediği, doktorlar dahil, bunun ilacı morali iyi tutmak. Eğer moralinizi bozarsanız, negatif düşünürseniz zaten bağışıklık sistemini bozuyorsunuz. Bağışıklık sistemi düzeltmezseniz kötüye gidersiniz.
KÖR VE SAĞIR OLABİLİRİM * Sizin kanserinizde genetik faktörü rol oynamış mı? Yani ailenizde kimsede var mı? -Bana açıkçası genetik durum varmış gibi geliyor. Ailemde bildiğim kadarıyla kimsede yok ama eğer daha gerilere bakarsak belki de vardır.
* Peki bu kanser türünde nasıl bir tedavi uygulanıyor? -Bu kanser radyoterapiye çok iyi cevap veriyor. İlk ağızlarından çıkan bu oldu doktorların.
* Siz sadece radyoterapi mi görüyorsunuz? -Hayır kemoterapi de uyguluyorlar, çünkü işi garantiye almak istiyorlar. Vücutta dönen bir takım kötü hücreler oluyor ve onu yok etmek için mutlaka kemoterapi yapmaları gerekiyor.
* Bu tanıyı Türkiye'de mi koydular? -Evet Türkiye'de koydular ama tam yerini tespit edemediler. Zaten benim Houston'a gelişimin ana sebebi de o. Radyoterapi, dıştaki bir bölge için çok daha rahat ve kolay. Sadece o bölgeye terapi uyguluyorlar. Ama benimki içte olduğu için durum biraz zor.
* Neden zor, belirleyip, o bölgeye uygulayamıyorlar mı? -Uyguluyorlar ama o bölge kulağa yakın, göze yakın, ağza yakın. Anlıyor musunuz, zor tabii. Yani tam o tümörün bulunduğu bölgeye milimetrik ayarlarla radyoterapi uygulanması gerekiyor. Yoksa diğer canlı hücreleri de öldürebilir. İşte ben bu yüzden Houston'dayım. Teknolojik olarak öyle bir radyoterapi aleti yapılmış ki, tam o bölgeye uygulanıyor.
* Yani riski yok -Pek öyle değil. Bana bir kağıt imzalattılar, diyorlar ki orada "Gözünüzü kulağınızı kaybedebilirsiniz." Yani sağır ve kör olma riski her zaman var. Tükürük bezlerini kaybetme olasılığı var. (Çok az röportajda kontrolümü kaybettiğimi hatırlıyorum. Filiz Akın söyleşisi de onlardan bir tanesi. Affınıza sığınarak Akın'ın cevabından sonra yaşadıklarımı buraya aktarmak istiyorum çünkü o zaman hissettiklerimi anlayacaksınız. Karşımda güzel, zarif bir kadın, üstelik Filiz Akın. Sakin cümlelerle tedavisini anlatıyor. Diyor ki "Öyle önemli bir şey değil canım, bir kağıt imzalattılar, kör olabilirmişim, sağır olabilirmişim. Tedavinin riskleri tabii bunlar." Gözlerim doluyor, bir anda. Mümkün değil, önüne geçemiyorum. Başka şeyler düşünmeye çalışıyorum olmuyor. Elim ayağım birbirine karışıyor, niye böyle oldum ki ben? Yani kadıncağız hasta, benim ona moral vermem lazım. Üstelik daha yeni tanışmışız. Bir anda göz göze geliyoruz, göz yaşlarımı fark ediyor ama müthiş bir olgunluk, müthiş bir karakter Beni teselli ediyor, yanlış okumadınız, beni teselli ediyor. Hemen kendimi topluyorum.)
UMUTSUZ KALMAYIN * Bunların olma riski ne kadar yüksek peki? -Yok yok önemli değil, üzerinde durmayalım. Benim çok arkadaşım bu tedaviyi gördüler başlarına da bir şey gelmedi. Büyütecek bir şey yok. Kötü ihtimali söyledim ben size. Bu radyoterapi aleti zaten o noktaya ve yakın bölgelerine temas ediyor.
* Boynunuzdaki kırmızılıklar o yüzden mi? -Evet o kırmızılıklar yanık, yani radyoterapinin temas ettiği yerler. Tabii yüzümde çok görmüyorsunuz çünkü çok makyaj yaptım. Bir ayım daha var radyoterapiyle, Fransa'dan getirttiğim Biofin diye çok güzel bir ilacım var, onu sürüyorum ve yanığın etkisini alıyor.
* Kansere yakalanmış kişilerin çoğunun ortak sorusudur "Ben niye kanser oldum?" Siz de sordunuz mu kendinize? -Bakın ben bu hastalığı bana Tanrı'nın bir uyarısı olarak aldım. Hala genetik faktörünün üzerinde duruyorum ama bir taraftan da şunu söylemek lazım. Eğer sürekli bir yerinizde aynı rahatsızlık varsa, sonunda orada başka bir şeyler olabiliyor. Ayrıca sonunca faktör, doktorların da söylediği, hayatta hiçbir şeye fazla üzülmemek gerekiyor. Yani üzüntünüzü içine atmamalısınız. Kızgınlık, üzüntü, kırgınlık bunların hepsini içimizde biriktiriyoruz.
* Hayatta üzülmemek mümkün mü? -Tabii ki değil, ama ya teflon gibi üzerimizden kaydıracağız ya da içimize çok atmamaya çalışacağız. Bana sorsanız hala bugün bile yapamıyorum ama yapmak lazım. Sağlığımıza mal olacak kadar sıkıntıyı içimize atmamamız gerekiyor.
* Siz niye bu kadar sıkıldınız, üzüldünüz? Belli bir konuyla mı ilgili? -Bir konu değil elbette. Ben yapı olarak kırılgan bir insanım. Bakın her şeyin üstesinden gelirim. Mesela yalnızlıktan sıkılmam. Beni burada bir ay daha tek başıma bırakın, hiç söylenmem, sıkılmam. Ama yapı olarak çok çabuk üzülürüm. Alıngan değilim çünkü bazen alınganlık mantıklı olmuyor ama evet doğru kırılganım. 'Ben çok hassasım' demeyi hoşluk olarak gören insanları da çok anlayamıyorum çünkü iyi bir şey değil kırılgan olmak. Ben çok hassas değilim ama duyarlıyım. Sıkıntıyı üzüntüyü bir şekilde içinizden çıkarmanız lazım. Hiç çaresi yoksa ilaç bile kullanılabilir. Depresyon ilaçları üç ay sonra mutluluk hormonu salgılatıyor.
* Bir şeylere de inanmak önemli, değil mi? -Enerji gerçekten de önemli. Kötü enerjinin olduğuna inanıyorum. Bunlar bin yıllık inanışlar. Daha tıp bunların karşılığını bulamadı ama tamamlayıcı tıbbın varlığına da inanıyor. Bugün Mehmet Öz gibi dünya çapındaki bir doktor alternatif tıp ile beraber tedavi etmeyi uygun görüyor. Tamam ilaçsız kalmayın, doktorsuz kalmayın ama enerjileri de unutmayın. Bazen de insanlar bilmeden istemeden bazı şeylerin yasını tutuyorlar.
* Siz kimin yasını tutuyorsunuz? -Kaybettiğim bir arkadaşımın, ona hala üzülürüm. Burada tedavi görmüştü, beraber gelmiştik. Yani ben yaşanan süreçlerin hepsini onunla gördüm. Hiçbirine yabancı değilim. Tabii böyle yas tutmak iyi bir şey değil. Ama bir karar verdim, hayatı daha komik tarafından alacağım artık. Hiçbir şeye fazla aldırmayacağım bundan sonra.
|
|
|
|
|
|
|
|
|