|
|
Demokrasi parfümü...
"...İmam hatip okullarının gayesi, sadece din adamı yetiştirmek değildir. Dinini bilen Türk vatandaşı doktor, mühendis, hakim olsa daha iyi değil mi? Bugün orta öğretime giden 3 milyona yakın öğrencimizin 240-250 bini klasik eğitime ilaveten din eğitimi veren okullara gidiyorlar. Bu okulların önü üniversiteye açıktır. Onu biz yaptık... Şayet Kuran kursları veya din eğitimi bu kanuna (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) ters düşüyorsa yanlış olan din eğitimi değildir, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'dur. İslam birliği konusunda asıl mesele, her ülkenin İslamı doğru anlayıp tatbik ederek Kuran'ın getirdiği nizamı yaşamaya çalışmasıdır. O zaman İslam dünyası gerçek manada güçlenmiş olur." Bu sözler, 1991-1992 yılları arasındaki mevcut hükümette görev almış saygın bir devlet büyüğümüze aittir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na bu kadar ters bir görüş ya da bu kanunu bu kadar yanlış anlamak ve yanlışlığını ileri sürmek, ilginçliğin ötesinde endişe vericidir. 28 Şubat 1997 öncesinde, ülkede yaşanan ve irtica olarak nitelenen radikal İslamcı hareketlerin bu ve benzeri görüşlerden destek aldığı söylenebilir. Bugün yapılmak istenen de aynıdır. Bir meslek okulu konumunda olan imam hatip lisesi mezunlarının önünün üniversiteye açılması, görünürde dinini bilen hakim, doktor, mühendis, öğretmen, belki ileride subayların devlet kurumlarında görev alması; ama aslında siyasal İslam ideolojisinin devlet kademelerine yerleştirilmesidir. İslamcı ideolojinin üzerine demokrasi parfümü sıkarak halkı aldatmak doğru değildir. Ayrıca bu girişim, Anayasa'nın, İnkılap Kanunlarının Korunması başlıklı 174. maddesine de aykırıdır. Çünkü bu madde ile koruma altına alınan Tevhid-i Tedrisat Kanunu, imam hatip okulları mezunlarının yalnızca ilahiyat fakültelerine devam etmelerine izin vermektedir. Dr. ŞERAFETTİN YAMANER - İSTANBUL
|