4 büyük takıma bu para bile fazla!
Futbol takımlarının en önemli gelir kalemini oluşturan havuz sistemi dağılacak mı? Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, "Gelirden daha fazla pay istiyoruz" dedi ve tartışma başladı. Ancak anlaşılıyor ki, Fenerbahçe'nin derdi havuzu dağıtmak değil, "dağıtma" kozunu kullanarak, yıllık gelirini 20 milyon dolarlar seviyesine çıkarmak. Gerçi havuzu dağıtmak mevcut yasal mevzuat değişmeden imkansız görünüyor. İlk kez bu köşede yayınlandı. Gerçekten Fenerbahçe ve Galatasaray'ın Lig TV aboneleri içindeki payı yüzde 80'e yaklaşıyor. Buna karşılık gelirden aldıkları pay sadece yüzde 27. Bir başka veri daha var. Bir dönem Petrol Ofisi, müşterilerine tuttukları takımlara uygun bardak veriyordu. Bu kampanyada 700 bin Fenerbahçe bardağına karşılık, 300 bin Galatasaray, 150 bin Beşiktaş, yaklaşık 30 bin de Trabzon'un renklerini taşıyan bardak dağıtılmış. Bu gerçek, Aziz Yıldırım'ı haklı çıkarır mı? Soruna nasıl bakmalıyız? Taraf olduğu takımın, reytingini de dikkate alarak, çıkarlarına uygun politika yürütenleri anlıyorum. Bir yere kadar haklılar. Onlar için varsa yoksa kendi takımları ve başarıları. Ama Türk futbolu sadece üç büyük adına hareket edenlere bırakılmayacak kadar ulusal çapta değil mi? Elbette bazı takımlar taraftar açısından ayrıcalıklı olacak. Bu ayrıcalık, o takımın ne kadar köklü olduğuyla, hangi şehrin takımı olduğuyla ilgili. Bu ayrıcalık, 18 takımlı bir ligde, elde edilen yayın gelirlerinden bir takıma daha fazla pay ayrılması için gerekçe olabilir mi? Mevcut gelir dağılımı sistemine göre, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve kısmen de Trabzonspor'a inanılmaz bir ayrıcalık tanımış. Toplam gelirlerinin yüzde 50'si, bu dört takıma veriliyor. Yani bu çarpıklık bile Rekabet Kurumu'nun devreye girmesi için yeterli diye düşünüyorum. Buna rağmen, "Ben markamı korumak zorundayım" diyenlerin gelirden daha da fazla pay istemeleri, ancak vahşi kapitalizm taraftarı olmakla açıklanabilir. Türk futbolunun gelişmesini isteyenler, takımlar arasında rekabetin artmasını amaçlamalı. Bu da takımların güçlerini birbirine yaklaştırmakla mümkün. Siz Futbol liglerinin yayın hakkını 400 milyon dolara yayıncı kuruluşa satacaksınız, elde ettiğiniz gelirin nerdeyse yarısını sadece 4 takıma vereceksiniz. Bu haliyle bile sistem adaletsiz ve fırsat eşitliğine aykırı değil mi? Aslan payını alan 4 takım o zaman gitsin kendilerine bir lig kursunlar. Bakalım retingleri devam ediyor mu? Yani Fenerbahçe, Fenerbahçe olmak için lige ve Diyarbakır'a, Gaziantep'e, Gençlerbirliği'ne ve diğerlerine mahkum. Hatta düşen takımlara bile muhtaç.
*** Amerikan Basketbol ligi NBA'nin en popüler oyuncusu LeBron James. Maç başına 21 sayı ile oynuyor. 19 yaşında. Geleceğin Michael Jordan'ı olarak gösteriliyor. Nike ile yaptığı 7 yıllık ve 90 milyon dolarlık reklam anlaşması da bu oyuncunun yeteneklerine duyulan güveni gösteriyor. James hangi takımda oynuyor? Cleveland gibi NBA'nin en zayıf takımında. Peki bu nasıl oluyor? Çünkü orada draft adı verilen bir sistem var. Üniversite takımlarından (NCAA) gelen basketbolcular güçlüden zayıfa göre sıralanıyor. En zayıf takımın en güçlü oyuncuyu alması sağlanıyor. Reytingi yüksek zengin takımların aşağıdan gelen genç yetenekleri yüksek paralara kapmasının önüne geçiliyor. Böylece basket takımları arasında güç dağılımının bozulması engelleniyor. Futbol eğer en sevilen spor ise, hedef, takımlar arasındaki dengeyi bozmak yerine, güçlerini yaklaştırmak olmalı. Ne yazık ki mevcut sistemin bozuk halini değil, bazı takımlara daha fazla para verilip verilmemesini tartışıyoruz.
|