| |
|
|
"Doğanın Dengesi" ile "Doğan'ın Yengesi" karışmamalı!
Acaba "Çevreciler", insan ırkı dışındaki bütün canlıların sayısının artması için çalışırken, hata mı yaptılar? Öyle değil mi? Kaplumbağaların rahat yumurtlaması, beyaz balinaların kolay doğurması için, bütün uygarlık ortak çaba gösteriyor. Buna karşı bütün dünya, insanların çoğalmaması için, aile planlaması ve doğum kontrolü gibi uygulamaların peşinde. Oysa "İnsan" da, doğal çevrenin bir parçası. "Doğanın Dengesi" denilince, bunun içinde insanlar veya kadın ve erkek sayısındaki eşitlik yok mu? Doğanın dengesinden söz edilince, Karadeniz'den İstanbul'un Ortaköy'üne gelip, çevrecilerle başı belaya giren Temel'e aklınız kaymasın. Temel ilk kez geldiği Ortaköy'de bir şişe bira içmiş. Sonra bira şişesini denize atınca, çevreciler onu "Doğanın dengesini bozdun" diye hırpalamışlar. Temel, Karadeniz kıyısındaki köyüne dönünce, başına gelenleri anlatmış arkadaşlarına... - İstanbul'un Ortaköylüleri bir garip adamlar... Doğan'ın yengesini bozduğum için beni hırpaladılar. Oysa ne Doğan'ı, ne de yengesini tanıyorum!.. Bu hikayeyi unutup "Doğanın Dengesi"ne ve buna ilişkin "İnsan Olgusu"na dönersek. Çin'de, 1979'dan beri ciddi bir aile planlaması uygulanıyor. Şimdi Çin'in nüfusu 1.3 milyar... Eğer aile planlaması olmasaymış, bu nüfus şimdi 1.6 milyar olacakmış. Neticede doğanın dengesine uygun biçimde doğması gereken 300 milyon insanın yaşama fırsatı engellenmiş. Peki sonuç ne? Çin ihtiyarlıyor... Şimdi 32 olan orta yaş, 2040'ta 44'e çıkacakmış. Bir de, artık doğacak bebeğin cinsiyeti, önceden biliniyor ya... Çinliler erkek çocuğa meraklı oldukları ve çocuk aldırmak da yasal olduğu için, nüfusun kadın-erkek dengesi de bozulmuş. Her 100 kız bebeğe karşı, 118 erkek bebek dünyaya geliyormuş Çin'de. Neticede yaşlanan Çin nüfusu, şimdi "Emeklilik Krizi"ni bekliyor. Biz yıllardır Sosyal Güvenlik sistemimizdeki kara deliğin, ekonomiyi nasıl tehdit ettiğini konuşur, yazarız. Çin'le mukayese edersek, Türkiye minik bir ülke değil mi? 1980'lerde anlatılan bir hikayeyi tekrarlayıp, gülerdik. O zaman Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren Çin'i ziyaretinde, o zamanki Çin lideri Deng Şiao Ping'e, Türkiye'de nüfusun hızlı arttığından ve kentlerin çok kalabalık olduğundan şikayet etmiş. Deng "Türkiye'nin nüfusu ne kadar" diye sorunca, Kenan Evren "50 milyonun üzerinde" cevabını vermiş. Bunun üzerine Deng Şiao Ping gülerek konuşmuş: - Böyle küçük bir ülkeyi yönetmek ne kadar kolay ve zevklidir. Herhalde bütün Türkler birbirlerini isimleri ile tanıyorlardır! Şimdi Çin'in yaşlanması ve erkekleşmesi, bütün dünya ekonomistlerinin ve sosyologlarının ilgi konusu. Örneğin iki İngiliz siyasal bilimcisi (Hudson ve Boer), ihtiyaç fazlası erkek nüfusun yarattığı güvenlik tehlikesini inceliyorlar... Vardıkları sonuç, suç oranındaki artış ve savaş ihtimalinin yükselmesiymiş. Pekin (Beijing) Üniversitesi demografi uzmanları da (Hu ve Zhang), hükümetin "Tek Çocuk" politikasını terk etmesini öneriyorlar. Şu "Doğanın Dengesi" meselesine dönersek... İnsanların da, bu dengenin bir öğesi olduğunu ve toplum dengelerinin de, doğa dengeleri ile paralellik gösterdiğini unutmayalım. BBC'nin sitesinde, İngiliz bilim adamı James Lovelock'un açıklamaları vardı. Diyordu ki: - Dünya sistemi, bir canlı gibidir. Dengelerini ve akışını bozarsanız, hiç beklemediğiniz reaksiyonları, hiç beklemediğiniz anda verir. Bu bazen bir dünya savaşı, bazen de büyük doğal felaketler olabilir. Hatırlayın. Geçen yaz, aşırı sıcaklardan 20 bin kişi ölmedi mi? Bu yazıyı okuduktan sonra, sakın "Yarından Sonra" filmine gitmeyin bence.
|