|
|
|
|
Rüyanın şiirini yazdı
Refik Durbaş, yeni şiirlerini topladığı 'Rüya Tabirleri' adlı son şiir kitabıyla şiir severlere tekrar merhaba diyor. Ünlü gazeteci-yazar, kitabının adını ise "...Çünkü rüyalar da hayatın bir gerçeği" diye açıklıyor.
Türk Edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan Refik Durbaş, geçtiğimiz günlerde Adam Yayınları'ndan piyasaya çıkan yeni kitabı 'Rüya Tabirleri'nde yeni şiirlerini bir araya topladı. Bugüne kadar birçok şiir kitabına imza atan Refik Durbaş, uzun yıllardır gazetecilik yapıyor. Halen Sabah Gazetesi yazarı olan ve 1979 yılında 'Çırak Aranıyor' adlı kitabıyla Yeditepe Şiir Armağanı, 1983 yılında 'Nereye Uçar Gökyüzü' adlı eseriyle Behçet Necatigil Şiir Ödülü ve 1993 yılında 'Menzil' adlı eseriyle Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü alan ünlü şairle yeni kitabı 'Rüya Tabirleri' ve şiir üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. * Yeni çıkan şiir kitabınızın adı 'Rüya Tabirleri', neden böyle bir isim seçtiniz? İlk şiirim 1962'de yayınlandı. İlk kitabım "Kuş Tufanı" 1971 yılında çıktı. İki kez basılan "Toplu Şiirler" ile 10. baskısına ulaşan "Seçme Şiirler" dışında, yalnızca şiir olarak yazdığım 19. kitap "Rüya Tabirleri"... Şimdi geriye baktığımda ilk şiirimi yayımladığım 1962'den bugüne neredeyse kırk yılı aşkın bir zaman geçmiş... Bu da şimdiki ömrümün üçte ikisi... Bütün bunlar da işte bir rüya değil mi? Rüyalar da hayatın bir gerçeği çünkü... * Yeni şiirleriniz okumaya alıştığımız Refik Durbaş şiirlerinden farklı, burada hangi etkenler rol oynadı, dünyanın her yönden hızla değişmesi mi, sizin de değişmeniz mi? Bu soruyu kısaca "evet" diye yanıtlamak mümkün. Ama ben, şiirimin ve o şairin (kendimin) değişimine içeri ve dışarı olmak üzere iki açıdan bakmak istiyorum. İçeriye, yani kendime baktığımda Kuş Tufanı'ndan Rüya Tabirleri'ne her kitabın kimi ortak yanları yanında birbirlerine benzemezliğinin öne çıktığını görüyorum. Özü ve duygusu değişmese de biçim olarak aynı şiiri yazmamaya çalışıyorum. Şiirde acemiliğimin bir kaynak noktası da bu sanırım. 'Rüya Tabirleri' de böyle oldu. Hayatla ve kendimle dalga geçeyim biraz, oyun oynamanın keyfini çıkarayım istedim. Bunun için rüyaların altına kendi yorumlarımla, üstelik şiir olarak tabirlerini de koydum, dipnotlar ve açıklamalar, hatta bir de dizin ekledim. * Rüya ile gerçek sizi nasıl etkiliyor? Bu şiirlerde rüya ile gerçek dünya arasında bir bağ kurmaya çalıştım. Kimi rüyaları fantastik öğelerle besleyerek kurmaca yazdım, kimilerini de mesela ekmek kuyruğunda bekleyen insanlar ya da Memet Fuat gibi sevdiğim bir yazarın ölümünden duyduğum acıyla gerçeklere dayandırarak... Fakat bu "Rüya Tabirleri" içinde salt gerçek olarak bir tek "Şiir Haklıdır, Şair de..." şiiri var, ki onun yeri ayrı... Medyayı ve dolayısıyla savaş yanlılarını bir anlamda eleştiren bu şiiri ABD'nin Afganistan'ı işgal ettiği 7 Ekim 2001 Pazar günü, saat 19.15'te yazdım. Bu yüzden bu şiirin 'tabir'i yok. Çünkü her şeyi ile gerçek o şiir... * Peki sizin gerçeğiniz nedir? Dünya döndükçe insan da aynı yaşında durmuyor. Yaşlar ve yıllar da dönüyor ve insan yaşlanıyor. Yaşlandıkça hayat karşısında yeni deneyimler kazanırken beyni ve yüreği de değişime uğruyor. Ben şiir yazarken bunların hiçbirini düşünmüyorum. Şiir yazıyorum, yaşıyorum çünkü... Yaşadığımı yazıyorum... * Günümüz şiiri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bence İkinci Yeni ile Türk şiirinde 'akım' dönemi bitmiştir. İçinde bulunduğum kuşağa '60 Kuşağı Şairleri' deniyor. Bu konuda henüz basılmadı, belki de basılmayacak bir '60 Kuşağı Şiir Antolojisi' de hazırladım. Ama 60 Kuşağı bir akım olamadı. Akım, kendisinden sonra gelen kuşakları etkiler diye düşünüyorum. Belki de bu yüzden 60 Kuşağı bir akım olamadı. İkincisi, küreselleşme ile dünya insanı bir bilgi bombardımanına uğradı. Bu da hafıza kaydını gündeme getirdi. Şiir, geleceğe açıktır, bugünle birlikte en çok geleceği söyler, ama en çok da geçmişten beslenir. Bugünün şiiri bu bilgi bombardımanı altında, projektörlerini geleceğe çevirirken geçmişine bakmayı unutmuş görünüyor. Hafıza kaybının da şiiri yazılamaz mı? Neden olmasın...
Zeynep GÜLER / GÜNAYDIN
|
|
|
|
|
|
|
|
|