|
|
|
|
Babaları onların hayat modelleri
İş ve sanat dünyasının ünlü 'baba'ları şimdinin ünlü iş kadını, oyuncu ve müzisyen isimlerinin adeta hayat modeli. Kimi babası gibi oyuncu, kimi ise aile şirketlerinin varisi durumunda.
Küçükken idollerimizdi onlar... Nasıl yemek yedikleri, ne okudukları, nasıl yürüdükleri çok önemliydi... zaman geçti, büyüdük, hepimiz kendi kanatlarımızla kendi hayatlarımıza doğru uçmaya başladık. Ama hikaye hep böyle bitmez! Taviani Kardeşler'in 'Babam ve Ustam' filminde olduğu gibi, bazen kimilerimiz hayatımız boyunca babalarımızın izinden gitmeye devam ederiz... Marie Claire dergisi haziran ayı sayısı için ünlü baba-oğul ve kızları Rutkay Aziz-Doğa Rutkay, Murat Fadıllıoğlu-Selin Fadıllıoğlu, Ahmet Kutman-Sibel Kutman ve Erol Evgin-Murat Evgin'i Babalar Günü'ne özel olarak biraraya getirdi...
Doğa Rutkay: Oyunculuğu seçmem benim isteğimle mi oldu yoksa babamın beni dokuz yaşımdayken Ankara Sanat Tiyatrosu'nda 'Halk Düşmanı' adlı oyunda sahneye çıkarmasıyla mı oldu bimiyorum. Konservatuvara girince bile Rutkay Aziz'in kızı olduğu için alındı dediler. Eğer bir takım şeyler babamın yüzünden olsaydı, bir süre sonra yok olurdum. Beş yıldır hala varsam, bu torpilim olmadığının en güzel kanıtı. En büyük avantajım, sizin özendiğiniz, beğendiğiniz isimlerin benim ağabeyim, ablam olması. Mesela Tarık Akan'la oturup her şeyimi konuşabilirim. Onlarla büyüdüm. Stüdyo Drama ekibiyle Terk adlı oyunum devam ediyor. Ancak beni asıl heyecanlandıran, Halk Düşmanı adlı oyunun sinema filminde babamla birlikte oynayacak olmam.
Rutkay Aziz: İçten içe bu mesleği seçmesine sevindim ama benim kızım olmasından dolayı ezilmesinden ürktüm. Başarısız olursa, beceremezse diye bir korku da oldu tabii başlarda. Örneğin onun ilk oyunu olan Terlik'te önlerde oturamadım. Gittim en arkaya oturdum. Çok heyecanlandım ama Doğa o kadar başarılıydı ki, onunla gurur duydum. Doğa'nın annesiyle Doğa henüz küçükken ayrıldık ama hep dost kaldık. Kızım Ankara'da olduğundan ancak yazları görüşebildik. Bir kopukluk yaşandı ama sonuçta o ayrılığa karşı Doğa son derece keyifli, kişilikli, sağlıklı bir insan olarak yetişti.
Sibel Kutman: İlk başta baba figürü vardı ama zaman içinde dostluk kurmaya başlıyorsunuz. Daha sonra aynı işte çalışınca bir de işadamı kimliğini tanıyorsunuz. Üçünün bir karması oluşuyor zaman içinde. Genç, kadın ve şirket sahibinin kızı olunca, bir takım soru işaretleri oluyor kafalarda. 'Hakettiği için mi burada, konusuna hakim mi, bu bir saltanatlık mı' diye. Bir takım şeylere imza attıkça soru işaretleri azaldı. Şimdi artık soyadımın dezavantajını yaşamıyorum.
Ahmet Kutman: En çok yaptığımız şey karşılıklı konuşmaktı. Hayatın anlamını sorgulayan bir yapıya sahibiz ikimiz de. Bu tür konuşmalarımız bazen saatler sürerdi. Şimdi başlıca konuşma konumuz iş. Tabii ki bazen tartışmalar çıkıyor. Aile şirketlerinde olur böyle şeyler. Ama hep ortak bir noktayı yakalıyoruz. Sibel potansiyeli olan bir insan ve bu potansiyeli Doluca'ya getirmesinden çok memnunum.
Selin Fadıllıoğlu: Babamla aramız hep iyiydi ama gece gündüz çalıştığı için çok sık görüşemiyorduk. Bir yılı aşkın süredir (önce Ulus 29 şimdi Beymen Brasserie'de) bu işin içindeyim. Mutlaka ki babamdan etkilendim. Babamla küçüklüğümden beri iş konuşurduk. İşlettiği mekanlara götürürdü. Onun sayesinde okumuş kadar öğrendim bu işleri. Amerika'dan dönünce bir arkadaşımla ortak bir yer açıp işletecektik ama babam "İşi iyice öğrenmeden erken değil mi?" deyince haklı buldum.
Metin Fadıllıoğlu: Geçmişte çok iyi bir baba değildim. Geceleri çalışmak zorundaydım, o ise sabahları okula gidiyordu. Dolayısıyla onunla yeterince meşgul olamıyordum. Bu da bizim mesleğimizin acı bir cilvesi. Gelecekteki hayatı beni düşündürüyor. Kızımın ileride evlilik yapacağı erkeğin bu yoğunluğu gözönünde tutması ve kızıma yardımcı olması gerekir.
Murat Evgin: Benim için bir baba Erol, bir de şarkıcı Erol Evgin vardı. Babam hiçbir şeyi oturup da öğretmedi. Kendim babamı takip ederek, yaşayarak öğrendim her şeyi. Küçükken ona özeniyordum. Eve gelip gidenler oluyordu. Sezen Aksu, Melih Kibar gibi... Türkiye'de başarıyı kabul etmeme gibi bir durum var. Yaptığınız her şeyi 'babadan dolayı' diye yorumluyorlar. Ünlü birinin oğlu olmnın sonucu olarak, algılamada zorluklarla karşılaşıyorum. Halbuki ben daha farklı ve zor bir şey yapıyorum.
Erol Evgin: Murat küçükken çok yoğun bir şekilde çalıştığım için çok az görüşebildik. Dokuz yaşındayken Marmaris'e beraber tatile gidecektik ama Murat "Sen beni orada bırakıp gidersin" dedi. O zaman kopukluğu farkettim ve oğlumla daha çok vakit geçirmeye özen gösterdim. Müziğe başladığım yıllarda babam doktor, mühendis gibi mesleklerden birini seçmemi istiyordu. Bende aynı şeyi Murat'a söylüyorum. O da zaten TV-Radyo okudu ve reklamcılık master'ı yapıyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|