|
|
|
|
|
|
Bakanlık uyardı: Kanser kötü besleneni seçiyor
Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı kanser raporunda, şişmanlığın kanser riskini artırdığı, beslenmenin de kanserin oluşumunda önemli bir faktör olduğu belirtildi. Raporda ayrıca; yemekleri pişirirken domates, sarmısak, soğan, nane ve maydanoz gibi besinlerin bol ve sık kullanılması, küflenmiş yiyeceklerden kaçınılması önerildi
Sağlık Bakanlığı, şişmanlığın kanser riskini artırdığını ve beslenmenin kanser oluşumunda önemli bir faktör olduğunu açıkladı. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Mehmet Uğurlu tarafından hazırlanan kanser raporunda; şişmanlarda kanserden ölüm oranının zayıflara oranla daha fazla olduğu, anlatıldı. Aşırı alkolün dudak kanserine yol açtığına yer verilen raporda, kanserden koruyan E vitamini kaybını önlemek için ise, yağların ışık ve oksijenle temas etmeyecek şekilde saklanması gerektiği bildirildi. Raporda, kanser, kanser çeşitleri, kanserin nedenleri ve korunma yöntemlerine yer verildi.
ÇEVRESEL RİSKLER VAR Kanser; belirli bir doku veya organdaki hasarlı hücrelerin kontrolsüz bir biçimde üreyerek, bir kitle veya tümör oluşturması olarak açıklanıyor. Çağımızın sık karşılaşılan hastalıklarından biri olan kansere yol açan etkenler ise, raporda şöyle sıralandı: Beslenme şekli, tütün ve alkol kullanımı, genetik/kalıtım, virüsler ve enfeksiyonlar, radyasyona maruz kalma, hormonlar, zararlı alışkanlıklar, çevre faktörleri, fiziksel aktivitesizlik ve ilaçlar. Beslenme şeklinin, kanserin oluşmasında önemli unsurlardan biri olduğu uyarısında bulunulan raporda, şu görüşlere yer verildi: "Beslenme kanser oluşmasına etki ettiği gibi, kanser de kişinin beslenme durumunu etkilemektedir. Farklı kaynaklara göre; kanserin beslenme ile ilgisi yüzde 10-70 arasında olup, yüzde 35 oranı kabul edilmektedir. Besinler, ekildiği zamandan başlamak üzere, soframıza gelinceye kadar pek çok aşamadan geçer. Bu aşamalarda çeşitli fiziksel, kimyasal değişikliklere maruz kalmaları, yabancı maddelerle temas etmeleri, besinlerin kalitesini etkilediği kadar, sağlığı bozucu hale gelmesini de tetikleyebilir. Organizmada yeni hücre oluşumunda, besinlerin kalitesi ve miktarı büyük önem taşır. Organizmanın temel taşı olan hücrede oluşacak herhangi bir bozukluk, zamanla etkinliğini artırarak dokulara, organlara ve tüm organizmaya yayılır."
YEDİKLERİNİZE DİKKAT EDİN Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı kanser raporunda, beslenmenin kanser oluşumuna etkileri şöyle açıklanıyor: * Besinlerde üreyen küf ve toksinler: Besinlerin sıcak ve nemli bölgelerde uygun koşullarda saklanmaması küflenmeye neden oluyor. Küflerin oluşturduğu mikotoksinler ise kansere yol açıyor. Örneğin; aflotoksinin en çok özafagus ve karaciğer kanserine neden olduğu biliniyor. * Besinlerdeki doğal kanserojenler: Nitrat ve nitritler besinlerde ve sularda bulunan maddeler. Nitritler bölgenin özelliğine göre, sularda fazla miktarda bulunabilir. Diğer kaynakları ise; etlerin korunmasında kullanılan nitrit ve nitrat tuzlarıdır. Nitrit ve nitratın N-Nitros bileşikleri oluşturdukları, bunların da kanser riskini artırdığı savunuluyor. Ayrıca, fazla tüketilen tuz da bu tür moleküllerin oluşmasına yol açıyor. Sağlıklı bir insanın günlük tuz tüketimi 5-6 gramı geçmemeli. * Besin işleme yöntemleri: Günümüzde, teknolojinin gelişmesinden gıda endüstrisi de etkileniyor ve besinler pek çok işlemden geçiriliyor. Bu işlemlerden biri de; besinlerin saflaştırılması. Besinlerin aşırı saflaştırılması, posa ve antioksidanların kaybına neden oluyor. Örneğin; buğday kepeği ve özü alınarak, beyaz un haline getirildiğinde, kanserden koruyucu maddelerin yüzde 90'ı kayboluyor. Tüketilen buğdayda posa azaldığından, kolorektal kanser riski artıyor. Taze sebze ve meyveler toplandıktan sonra, işleme koşullarına bağlı olarak vitamin değerleri azalıyor. Sebzeler oda ısısında ve oksijenle temas edecek şekilde bekletilirse, vitamin kaybı oluyor. Bu nedenle; sebze ve meyveler soğutucuda saklanmalı, kullanılacağı zaman doğranmalı. Sebze ve meyvelerin güneşte kurutulması da vitamin kayıplarını artırır. Bitkisel yağlar kanserden koruyucu, antioksidan vitaminlerden E vitaminini içerirler. E vitamini kaybını önlemek için, yağlar ışık ve oksijenle temas etmeyecek şekilde saklanmalıdır. * Besin pişirme yöntemleri: Pişirme yöntemleri besinlerin yapılarında bazı değişikliklere neden oluyor. Yanlış pişirme yöntemleri nedeniyle besinlerde kanserden koruyucu vitamin kaybı ve kanserojenler oluşuyor. Özellikle; protein ve yağ içeriği fazla olan besinlerin (et vb.) direk ateş ile temas ederek, dumanla tütsülenerek pişirilmesi ile, kanser yapıcı maddeler oluşuyor. Kızgın yağda kızartılmış besinleri çok tüketmek ve yağı yaktıktan sonra yemeklere katmak, kanser riskini artırıyor. * Besinlerdeki katkı maddeleri: Besin maddelerinin uzun süre bozulmadan saklanabilmesi, raf ömrünün uzatılması, lezzet ve görünümlerinin değiştirilmesi amacıyla kullanılan bazı bileşikler ve renk vericiler kanser riskini artırıyor. Bunların zararlı olanlarının kullanımı yasak. Kullanımı serbest olanlar ve kullanım miktarları yönetmeliklerle belirlenmiş durumda. Ancak, katkı maddeleri de fazla miktarda vücuda alındıklarında zararlı olabiliyor. Yapılan araştırmalarda, yapay tatlandırıcıların önerilen miktarın üzerinde tüketilmeleri halinde, idrar yolu kanserlerine neden oldukları saptanmış. Bu nedenle, satın alınacak besinlerin etiketleri mutlaka okunmalı. * Tüketilen besin çeşitleri ve miktarları: Koyun, sığır, keçi ve tavuk etleri, hamburger, sade, yağlı etten yapılan köfteler, sucuk, sosis, salam, tereyağı, içyağı, yağda kızartılmış besinler, nitrit ve nitrat eklenmiş besinler, doğrudan ateşte pişmiş etlerin tüketilmesi kanser riskini artırıyor. Çünkü, çevrede bulunan kanser yapıcı maddeler yağ içinde, besinlerin yağlı kısımlarında birikiyor ve kolorektal kanserlerini ilerletici safra tuzları gibi maddelerin oluşumu, yağ alımına bağlı olarak artıyor. Günlük diyetimizde sebze, meyve ve kuru baklagillerin yeteri kadar yer almaması nedeniyle posa tüketimimizin az olmasından dolayı, bağırsakta birikip uzun süre kalan artıklar ve salgılardaki öğelerden bakteriler, kanser yapıcı moleküller oluşturuyorlar. Bu moleküller, bağırsak yüzeyi ile sürekli temas ettiklerinden, kanser oluşma riski artıyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|