|
|
|
|
|
|
Paris güzel ama tehlikeli
Rüya gibi başlayan düğünden sonra üç Türk erkeğin terbiyesiz lafları çok tatsızdı. Havaalanında yaşanan uyuşturucu ihbarı ise bütün rüyayı bozdu
Bir önceki yazımda söylediğim gibi geçen hafta düğüncüydük. Çok yakın iki arkadaşımın düğünü için Paris'e gittik. Her şey müthiş güzeldi. Zaten bana ne oluyorsa uçak tekerleklerini açıp piste indiği anda ben bambaşka bir insan oluveriyorum. Uçakta bir hayli kalabalık bir gruptuk. Güle oynaya Paris'e vardıktan sonra kendimizi ve eşyaları önce otele sonra da sokaklara attık. Keyifli bir öğle yemeğinden sonra akşamüstü gelin kızımızın odasında buluştuk. Kızlar gelini, erkekler de damadı hazırlayıp hep beraber nikah için Türk Konsolosluğu'na gittik. Nikahın kıyılmasından sonra (bu arada nikahın kıyılması, sözün kesilmesi, gibi terimler nedense vahşet doludur, sanki arkasından gelecek tehlikeleri gösterir gibi) gelin kızımızın ayarladığı üstü açık otobüse doluştuk. Birçok meydanda otobüsü durdurup inip resim çektirip dans ettik. Her neyse biz bu hoş ambiyansın sarhoşluğuyla ertesi akşam da St. Denis'te bir akşam yemeği yemek üzere bir lokantaya gittik. Yemek sonrası ben herkesten önce dışarı çıkıp insanları bekleyecektim ki bir arabaya dayanmış üç tane esmer adamın bana doğru baktığını fark ettim.
KİM BU TÜRKLER? Adamlardan biri Türkçe diğerlerine aynen adıyla sanıyla "Bu garı da şimdi amma iyi şey edilir" demez mi? Ben duyduğum lafların hem Türkçe hem de bu denli terbiyesizce olmasının şokuyla onlara bakarken arkadaşı da adama dönüp "Bak bir de bön bön bize bakıyo anlamış gibi" demez mi? Kendimi tutamayıp "Utanmıyor musunuz bir de 'biz Türkler edepliyiz' dersi-niz. Bu mu sizin edebiniz, terbiyeniz" dememle benim Türk olmamı anlamalarının şokuyla mosmor oldular. Derken lokantadan çıkan arkadaşlarım "Ne oluyor" diye sorunca onlara olan biteni anlattım. Arkadaşlarımdan birinin "Çocuklar utanmıyor musunuz" demesiyle adam "Abi vallahi yengeye demedik, buradan başka kadınlar geçiyordu, onlara dedik. Yengeye der miyiz, aşk olsun abi" diye dil dökmeye başladılar. Olayı uzatmayıp mekandan ayrıldık. Bu yurdum insanından yediğimiz ilk golün acısı geçmeden ertesi gün beni daha büyük bir gol bekliyormuş da haberim yokmuş. Neyse yine güle oynaya bindiğimiz otobüsle havaalanında pasaport kuyruğuna girip tam pasaportumu memura uzattım ki işte o an golün ayak sesleri duyuldu. Memur bir bana bir pasaporta bir iki kere baktıktan sonra "Ayşe hanım, sizi şöyle alabilir miyiz" deyip beni bekleyen polislere teslim etti. Ben hala anlamayıp "Ne oluyor" dememle polisler golü attılar. "Efendim hakkınızda ihbar var, bizimle geleceksiniz" dediler. İhbar neymiş deyince "uyuşturucu taşıyormuşsunuz" demezler mi? İnanın o an vücudumun hiçbir uzvunu hissetmedim. Bu sözlerim şimdi yalan ihbarcıyı "Oh be, kadını da üzmüşüm" diye sevindirecekse de hiç heveslenmesin çünkü benim üzüntüm gelip geçti ama onun üzüntüsü süreceğe benziyor. Neyse canım arkadaşlarım özellikle Doğan'cığım beni yalnız bırakmadılar. Biz Doğan'la polisler eşliğinde bir odaya alındık. Ve bavullar didik didik arandı. Tabii ki hiçbir şey bulunamayınca da özür dileyerek bizi bıraktılar. Bu arada polisler inanılmaz nazikti. Ben zaten onlara değil sisteme çok sinirlendim. Çünkü bir delinin yaptığı bir ihbarı hiç araştırmadan, soruşturmadan ciddiye alıp sizin kişilik haklarınızı hiçe sayan, insanlık onurunuzu zedeleyen böyle bir sistem olabilir mi? Kaldı ki siz bu yalan ihbarla aranıp tutuklanabiliyorsunuz ama bu sistem yalan ihbarı yapan ve de boş yere polisin vaktini alan, sizin kişilik haklarınıza zarar veren insana ceza vermiyor. Bu iş bu kadar basit olmamalı, bugün bana olan yarın herhangi birinize de rahatlıkla olabilir. İnanın kendinizi öyle kötü ve aciz hissediyorsunuz ki içinde bulunduğumuz sisteme, adalete lanet ediyorsunuz. Hey! Sahte ihbarcı, yalan ihbarın bile bizim neşemize, güzel düğünümüze gölge düşüremedi. Zaten ben öyle yalan ihbarlarla yıkılacak durumda değilim, öyle güçlü öyle kendimden eminim ki öyle iki paralık iftiralar, çamurlar beni yıkamaz. İşte yine buradayım, işte aslanlar gibi yine yazıyorum ve işte yine çok mutluyum.
AYŞE
|
|
|
|
|
|
|
|
|