Belirsizlikler
Bu ülkede iş yapmak zor... Yirmi dolayında firma halka açılmak için harekete geçmiş durumda. En azından bir o kadarı daha uygun ortam kolluyor. Firmalar yatırım yapmak, büyümek, istihdam yaratmak için içerde ve dışarda kaynak arıyorlar. Yabancılarla ortaklıklar kurulmaya çalışılıyor. Derken ortalık karışıyor, hem de göz göre. Son günlerde yaşananlara bir bakın. Dolar fırladı, faiz yükseldi, borsa düştü. Halka açılmak için yola çıkan da, dışarda borçlanmak isteyen de, ev ve araba almak için döviz kredisi alanlar da pişman oldu. Piyasalar belirsizlik sevmez. Belirsizlik risktir. Risk ise yatırımcıları ihtiyatlı olmaya, yüksek getiri talep etmeye iter. Ortalık belirsizlik dolu. ABD faizleri artar mı? Petrol fiyatlarındaki artış ne kadar sürer? AB'den müzakere tarihi alınır mı? IMF ile Şubat 2005'ten sonra ne yapılır? Cari işlemlerde ocakta ortaya çıkan yüksek açık izleyen aylarda da devam eder mi? YÖK yasa tasarısı siyasi bir krize dönüşür mü? Mali disiplin sürer mi? Bu belirsizliklerden bazılarının giderilmesi kontrolümüz dışında. Mesela ABD faizleri. Faiz artışı beklentisiyle şu ana kadar başta hızlı hareket eden hedge fund'lar olmak üzere 2 milyar dolar dolayında çıkış olduğu söyleniyor. FED'in salı toplantısından faiz artışı kararı çıkmadı ancak bu, piyasaların rahatlaması için yeterli değil çünkü ABD faiz bilmecesi bundan sonra hemen her ay karşımıza çıkacak. Dolayısıyla bu belirsizlik ile yaşamaya alışmalıyız. Son 13 yılın en yüksek düzeyini gören petrol fiyatları da aynı şekilde kontrolümüzde olmayan ancak bizi etkileyen bir gelişme. Bunlara Irak da eklenebilir. O konuda da elimizde olayın akışını belirleyecek güç yok.
Kontrolümüzde olanlar Ama bir de kontrolümüzde olanlar var. Örneğin yüksek öğrenim ile ilgili tasarı. Hükümetin geri adım atmaması halinde bunun bir krize dönüşeceği aşikâr. Bu ise ülkeden sermaye çıkışını hızlandırır, Hazine'nin borçlanma maliyetini yükseltir. Cari işlemler de öyle. Henüz rakamlar ortada yok ama yüksek açığın şubat, mart ve nisanda da sürdüğü tahmin ediliyor. Dolayısıyla birkaç ay daha cari işlemler piyasayı rahatsız edecek. Piyasayı rahatlatmanın yolu onu ikna etmek. Ya açığın tehlikeli boyuta gelmesini önleyecek tebdirleri alacaksınız ya da bunun sorun olmayacağı konusunda güven vereceksiniz. Buradaki anahtar ise kamu maliye politikası. Hal böyleyken Erdoğan'ın faiz dışı fazlada yüzde 6.5'lik hedefi aşağı çekmek için IMF ile görüşüleceğini söylemesi bu noktada soru işaretleri yarattı. Oysa beklenen cari açıkla ilgili endişelerin giderilmesi için hükümetin süratle harekete geçmesiydi.
Piyasa sinyal bekliyor Hafta başında gazetelerde iç tüketimin frenlenmesi için tedbir üzerinde çalışıldığı yer aldı. Aynı gün bakanlar bu konunun gündemde olmadığını söylediler. Oysa yapılması gereken bu tür önlemlerin hemen açıklanması olmalıydı. Göstermelik de olsa, dişe dokunur bir şey olmasa da tedbirler açıklanmalıydı çünkü piyasalara bir sinyal verilmiş olacaktı. Piyasanın beklediği, hükümetin çıkıp, 'Gelişmelerin farkındayım ve önlemimi alıyorum' demesi. Aynı şekilde hükümetin IMF konusunda da yaz ortasını beklemesine gerek yok. Merkez Bankası, "devam etmekte fayda var" dedi. Dış borç ödemeleri ve dış finansmana olan bağımlılığa dikkat çeken piyasa da aynı görüşte. Eğer hükümette de böyle bir eğilim varsa birkaç ay beklemek yerine şimdiden belirsizliği giderici açıklama yapmak hem onun işini kolaylaştırır hem de piyasayı rahatlatır. Hükümetin yapması gereken zamanında atılacak akıllı adımlarla beklentileri yönetmek olmalı.
|