|
|
|
|
|
|
|
|
Akademik jüri
Renklicam müzik dünyasına yeni yıldız adayları sunmaya devam ediyor. Bu adayları sunan programlardan biri de Akademi Türkiye... Programın şimdiye kadar ekrana taşıdığı tüm finalistlerinin iyi seçimler olduğu muhakkak ancak kazanan her yerde olduğu gibi Akademi'de de bir kişi olacak. Haftalık değerlendirmeler ve halk oyları bu yarışın galibinin kim olacağının haberini bize şimdiden veriyor. Ancak insanı şaşırtan ve hayrete düşürense jürinin değerlendirme ölçeği ile halkın takdiri arasında uçurumlar olduğu...
Haftalık puanlama da halkın oyu ile en çok oy alan ilk üç yarışmacı sıralaması her hafta doğal beklentilere yanıt veren doğru sonuçlar olurken bu sonuçlara yorum katan jüri üyelerinin müzikal yaklaşımları ise kocaman soru işaretleri yaratıyor. Açıkçası halk, adaylara hakkını en doğru biçimde teslim ederken jüri bu hakkı gasp ediyor.
MÜZİKAL DEĞERLER Çıkış noktası Türkiye'nin en iyi ses yarışması programı olan Akademi Türkiye'de müzikal değerlerin dışına çıkan bir jüri karşımıza çıkarıyor. Kişiselleşen yorumlar ve duygusal yaklaşımlar yarışmanın gerçekliğinden jüriyi tamamen uzaklaştırıyor. Bu çarpık tablo eğitmenlerin yorumları ile canlı yayında adeta belgeleniyor. Jürinin ölçüleri ile eğitmenlerin değerleri arasındaki farkın adı zaten belli... Müzikal yetersizlik... Akademi Türkiye jürisinin müzikal yeterliliği yok... Bunu ben değil yarışmacıları akademide eğiten eğitmenleri söylüyor. Üstelik milyonların gözü önünde...
İş böyle olunca da programın inandırıcılığına darbe vurulmuş oluyor. Programın bir diğer handikapı ise finalistlerin performanslarının canlı orkestra eşliğinde değil de playback eşliğinde olması... O zaman ortaya son derece kuru ve yavan bir sound çıkıyor. Halbuki böylesine büyük projenin sıkı bir orkestrası olması inanın her şeye değerdi. Belki tüm bunlar için "format gereği böyle" yorumu getirilebilir ama bir mazeret olmaz. Mevcut formatın en doğru tarafı finalistlerin gerçektende yetenekli olmaları... Bu yetenekler arasındaki değerlendirmelere gelince... Mücahit, henüz çok toy... Kendisini bulamamış bir ses... Kulağında Özcan Deniz'den Mahsun Kırmızıgül'e kadar uzanan sesler dolaşıyor. Kendi sesini bulduğu zaman Mücahit olacak. Ama o zamana kadar Akademi'den elenmiş olur. Büyük ihtimalle de bu hafta Mücahit'in veda haftası. Deha, şarkıların ruhuna ulaşamıyor.
Sahne duruşu ve enerjisi onun bu yarışma sonrası ancak çok iyi bir bar şarkıcısı olacağını gösteriyor. Elçin, sahne için hoş bir resim ama üstün bir vokal özelliği yok. Seksepalitesi onu yarışmada tutan en önemli etken... Timuçin, düz bir şarkıcı... Derinliği yok... Geri vokal gibi şarkı söylüyor. Cenk, sesi ve tekniği ile adaylar arasında öne çıkıyor. Doğru işlendiğinde iyi bir maden... Özgür'ün, kendine özgü bir vokal tekniği var. Albüm yaptığında ticari şansını yüksek buluyorum. Tolga, iyi şarkı söylüyor. Duygu derinliği ve estetiğini şarkılara taşıyabiliyor. Pınar, stil sahibi... Kimliği olan bir şarkı söyleme tarzı var. Yarışma sonrası mutlaka albüm yapılması gereken bir ses. Jale, doğru ve müzikal kurallara uygun bir şarkıcı ama şarkıların duygusunun içine giremiyor. Barış, şarkı söylemeyi ne kadar çok sevdiğini şarkıyı söylerken hissettiren bir ses... Her şeyi ile yıldız ışığı taşıyan bir yetenek. Bu yarışma sona erdiğinde yarışmanın birincisi olarak adı anons edilecek tek aday. Ama o güne kadar daha çok çalışması ve akademi içi eğitimlere asılması ve kendini şimdiden yarınlara hazırlaması gerekiyor. Çünkü bu yarışma sonrası albüm yapma önceliğine sahip en önemli aday o... Kazansa da kaybetse de... Ama bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Akademi Türkiye'nin birincisi Barış olacak.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|