  |
|
Hıçkıra hıçkıra ağladım
Kardeşinin diğer doktor arkadaşlarına da sorduğunu, ancak aynı cevabı aldığını anlatan Sibel, "Ajansa geldim ve hemen Kanser Derneği'ndeki İlhan Hoca'yı aradım. Sonucu aldığımı söyledim. O da beni merak ediyormuş zaten. Sonucu sordu ve söyledim. İlhan Hoca'da 'ameliyat' dedi ve ekledi, 'Bana gelebilir misin Sibel?' Gitmek istemedim. Hoca ısrarla yanına gitmemi, yüz yüze konuşmamızı söyledi. Ben de ısrarla telefonda öğrenmek istediğimi... 'Ya hocam, ben çok güçlüyüm. Sonuca dayanabilirim lütfen söyleyin.' Ardından hoca 'kanser' dedi. Altı harften oluşan bir sözcük... 'Anladım hocam.' Sesim titredi ve hıçkırarak ağlamak istedim. Ama hocaya söz verdiğim için, karizmayı çizdirmeyeceğim ya, ağlamadım. Ama telefonu kapattıktan sonra hıçkırıklara boğuldum."
BEN ÖLECEK MİYİM? Sonra yeniden doktorunu aramış Sibel ve "Şimdi saçlarım mı dökülecek?" diye sormuş. Ardından da doktor kardeşi Serap'ı arayıp, "Biliyorum..." demiş. Kardeşinden, kanser olduğunu anne ve babasına söylememesini isteyen Sibel, hastalığını ameliyat olana kadar saklamış. Sibel, kardeşi Serap'la karşılaştıkları anı ise şöyle anlatıyor: "Serap, ben ölecek miyim?, dedim. Önce duraksadı, sonra 'hayır, ölmeyeceksin' dedi. Gözlerinin içine bakıyordum, kirpikleri niye ıslaktı ki... Şimdi düşünüyorum da, en büyük acıyı Serap çekti. Bir insanın ablasının öleceğini, hiçbir şansının olmadığını bilmesi, çok korkunç bir acı."
Nejdet ÇOKAN
|