Bu bisküviler bir harika
Tarçınlı bir kutu bisküvim var odamda. Kimseyle paylaşmıyor, gözüm gibi bakıyorum teneke kutuya
Üç-dört haftadır tatlı yazısı yazıyorum diye bütün tatlıları yemem gerekmez değil mi? Yiyorum işte. Bugünlerde aklım fikrim tatlılarda. Geçenlerde Piyale kartondan bir sandık göndermiş, içinde bütün yeni bisküvi çeşitleri. Havalara uçtum. Hayır, aslında bir kadın normal ruh halinde olsa bu sandığı yüzünü buruşturarak karşılar, "İyi hoş da tam diyete başlamıştım yaniii..." sonra da sandığın muhteviyatını meslektaşlarıyla paylaşır. Nerede? Gözüm gibi bakıyorum sandığıma. Arada bir yan komşum Şule Talu'ya ikram etmiyor değilim ama o kadar... Bu arada bir tarçınlı hindistan cevizli bisküviler var ki, yani buradan ne desem boş. Bisküvinin kutusu da güzel, küçükken halam yurtdışından üstü kabartmalı teneke kutularda çikolata getirirdi. Çikolataları yer, kutuları büyük keyifle saklardım. İçine incik boncuk koyardım. Aynı o kutudan işte. Son günlerin bu tatlı merakı bütün hızıyla evde de devam ediyor. Kazandibi gidiyor, kabaklı cheese cake geliyor. Geçenlerde evde bir film seyrediyoruz. Nasıl dalmış gitmişim anlatamam. Öylesine dalmışım ki bir paket naneli çikolata bitivermiş. Söz konusu çikolata naneli olmasa kocamın ağzını açacağı yok. "Hayatım sen bu ara biraz fazla tatlı yemiyor musun?" Şimdi böyle bir soruya nasıl cevap verirsiniz? Erkekseniz şöyle bir cevap vereceğinize eminim. "Yo, nereden çıkardın? Ayrıca yiyorsam yiyorum, alerjim yok ki!" Ya kadınsanız? Cümleyi duyar duymaz, tüylerim diken diken oldu. Filmin hiçbir çekiciliği kalmadı gözümde. Ardından o can alıcı soru döküldü dudaklarımdan, istemesem de. "Ne yani şişmanladım mı yani sence?" Yani şimdi allahaşkına adam ne desin? Zaten ne derse desin sonuç değişmeyecek ama bizimki akıllı. Böyle durumlarda nasıl davranması gerektiğini öğrenmiş. Sanki hiçbir şey sormamış, hatta aramızda konuşma geçmemiş gibi davrandı. "Biraz sessiz olur musun, filmi izliyorum!"
*** İddia ediyorum kadınların hayatında dijital tartı öncesi ve sonrası diye bir ayrım vardır. Dijital tartınızı hem çok sever hem de nefret edersiniz. "Ay su içsem gösteriyor şekerim" cümlesini bir gün söyleyeceğimi duysam herhalde ben bile gülerdim. Oluyor işte, oluyor! Su içerseniz 100 gr, kahvede 150... Nasıl yani? Sabahları eksik gösteriyor, geceleri hayli yüklü. Üstüne çıkıyor ve bir iki saniye dikkatle ekranda rakamların gözükmesini bekliyorsunuz. Son bir haftadır günün belirli saatlerinde çıkıyorum, iniyorum. Köpekleri de böyle tarttım. Korsan 6.2 kilo, Hayta 7. Yani Şişko Hayta'nın acilen diyete girmesi gerekiyor. Sorarım size poposunun üstüne oturduğunda bir köpek Sumo güreşçisine benzer mi? Lütfen bizim eve buyurun ve yakından görün. Hala yazmadım değil mi? Evet itiraf ediyorum ben de kilo almışım, hem de üç kilo. Son iki gündür küçük oğlum Hayta ve ben kilolarımıza aldırmadan yiyoruz ya yiyoruz. Bunun sonu nereye gider? Çeşitli yorumlar yok değil. En yaratıcısı da evdeki yardımcım Fatoş Hanım:
"Hamile olmayasınız?" "Fatoş Hanım bir insan hamile kalınca hemen kilo almaz. İki, hamile değilim, üç göbeğim hamile görüntüsü verecek kadar şişko mu gözüküyor yani?" Geçenlerde Karaköy Güllüoğlu'nun sahibi Nadir Güllü ile bir tatlı sohbeti yaptık. İlerleyen sayfalarda detaylarını okuyacaksınız zaten. Yaklaşık iki saatin sonunda baklavacıdaki bütün baklava çeşitlerini tatmak istiyordum. Kendimi zor tuttum. Güllü'nün son buluşu zeytinyağlı baklavayı denedim. Tek kelimeyle enfes, üstelik kalbe de yararlı. Bir de kalorisi düşük baklava icat etmiş, içinde şeker yok. Onun da tadı güzel... Bir süre tatlı yazılarına ara vermeye karar verdim. Kendimi düşünmüyorsam köpeğimi düşünmem gerekiyor. Tabii ki ona tatlı vermiyorum ama ben yedikçe, onun da kendi yemeğinden fazla otlanmasına göz yumuyorum. Hani "O da yiyor ama!" meselesi. Ayrıca rüyalarımda kendimi Sumo güreşçisi gibi görmeye başladım ki bu hiç iyiye işaret değil.
|