İlaç sektöründe son on yıldır pazar liderliği hep uluslararası dev şirketlerin oldu. Oysa 2003 yılı rakamları ortaya çıktığında görüldü ki bu yıl Abdi İbrahim İlaçları, 335 milyon dolar cirosuyla lider.
Bugüne kadar o kadar çok fabrika dolaştım ki, nedense Abdi İbrahim İlaç'ın Hadımköy'deki yeni tesislerine doğru yol alırken, diğerlerine benzer bir fabrika düşünüyordum. IBM'in Almanya'daki, Hyundai'nin Güney Kore'deki, Knor'un Avusturya'daki, Levi's'ın San Fransisco'daki tesisleri ya da Türkiye'deki onlarca sanayi tesisi... Üretim tesisleri her ne kadar birbirinden çok farklı olsa da, gözünüzde hep aynı görüntü canlanır. Bu kez öyle olmadı. Hayal etmediğim bir yerdeydim. Gerçekten beni çok şaşırtan ultra modern bir fabrikanın içine doğru süzülüyordum. Ama tabii her noktaya ulaşmak 'temizlik koşulları' nedeniyle mümkün olamıyordu. Ayaklarım galoşla hem de iki kez, üzerim beyaz bir önlükle, saçlarım boneyle ve ağzım da hani şu doktorların ameliyathanede kullandıkları türden bantlarla sıkı sıkıya örtüldü. Bu fabrikaya her şey girebilir, ama mikrop asla! İtalyan mimar Dante Benini'nin elinden çıkan fabrika minimalist yaklaşımın bütün özelliklerini taşıyor. Göze çarpan sadelik, yalınlık, İtalyan işçiliğinin mükemmel dokunuşlarıyla insana huzur veriyor. 1912 yılında küçük bir eczanede ilaç üretmeye başlayan İbdi İbrahim'in torunu Nezih Barut, belli ki fabrikasına çok ama çok özenmiş. Küçük odalara açılan kapıların pencerelerinden içerideki tablet üretimini seyrediyorum. Burada saatte 300 bin adet tablet üretiliyor. 350 kişi fabrikada çalışıyor ama üretimin bir çok süreci hiç el değmeden yapılıyor. Toz halindeki ilaç, tablet haline gelip, bir taraftan otomotik olarak katlanan prospektusla birlikte kutulara yerleşip, onlu paketler haline getiriliyor. Robot eller bir koca kutuyu hoop açıyor, paketler içine giriyor. Kapatıyor ve son süreçte bir işçinin etiketlemesiyle nakliyeye hazır hale geliyor. Tüm bunlar sadece birkaç dakika alıyor. Gözlerimi bu ilginç üretimi seyretmekten alamıyorum. Burada üretim sürekli bilgisayarla kontrol ediliyor. Neredeyse fabrika sıfır hatayla çalışıyor. Üçüncü kuşak ilaç üreticisi Nezih Barut'la Hadımköy'de buluştuk. Barut'a, babası vefat ettiği ve kız kardeşi de ilaç işinde çalışmadığı için yatırım kararlarını verirken zorlanıp zorlanmadığını sordum. Şu ilginç cevabı aldım: 'Yani üçüncü kuşağın başarılı olup olmayacağıyla ilgili yapılan tartışmaları ben de takip ediyorum. Bütün dünyada şirketlerin üçüncü nesile geçme oranı yüzde 3'ten daha az. Ama bizde durum çok ilginç. Üç nesil de dedem de bamam da fabrika yaptı. Son fabrikada ise benim büyük emeğim var." Nezih Barut, fabrikaya tam 100 milyon dolar harcamış. İşin ilginç yanı Barut bu yıl çifte sevinç yaşıyor. Hem yeni fabrikanın hem de pazardaki liderliğin keyfini çıkartıyor. 2003 yılında 335 milyon dolar ciro yapan Abdi İbrahim, 10 yıl aradan sonra pazarda yine bir Türk şirketinin birinci olmasının önünü açmış. 1700 kişiye iş veren ve kriz yıllarına rağmen her yıl hem kar eden hem de vergisini vaktinde ödeyen Abdi İbrahim, pazara sunduğu 180 ilacın yüzde 79'unu bu fabrikada üretiyor. Bu yılın ağustos ayında faaliyete geçecek olan ve 13 milyon dolar harcanan Ar-Ge merkezi ise Nezih Barut'un en çok önem verdiği bölüm. Barut, yabancı mühendislerin de çalışacağı Ar-Ge merkezinde yeni ürün geliştirerek, patent verir hale gelmelerinin, Abdi İbrahim İlaçları olarak en büyük amaçları olduğunu söylüyor.
Boşlukları çok iyi doldurduk * On yıldır ilk kez bir yerli şirket, yabancı ilaç şirketlerini geçerek, sektörde lider olmuş. Liderliğin size nasip olmasının özel bir sebebi var mı? Ucuz ilaç politikasının etkisi olabilir mi? 10 yıldır hiçbir yerli firma çok uluslu ilaç şirketini geçememişti. Bu bizim için çok büyük bir başarı oldu. Hükümetin politikasının da etkisi var ama sanki sadece bu yüzdenmiş gibi bir hava yaratılıyor. Doğru değil. 2003'te kamu ucuz ilaç alma politikasına geçti. Böyle olunca da çok uluslu şirketler pazar payı kaybetti. Ama bizim pek çok ilacımız orijinal. Hammaddeyi ana şirketlerden almak zorundayız. Biz de lisansla çalışıyoruz. 40'a yakın yabancı şirketle anlaşmamız var.
* Peki öyleyse sizi liderliğe ne taşıdı? Birincisi çok sayıda yeni ilaç çıkardık. Ayrıca hem orijinal hem de jenerik ilaçlarımızı daha fazla sattık ve pazar payımızı yukarı çıkarttık. Farklılık yarattık. Pazarın boşluklarını çok iyi değerlendirdik.
* Daha önce kim liderdi? Geçen yıl Novartis liderdi. Biz bu yıl pazar payımızı yüzde 7'ye çıkardık.
* Sizin ilaç fiyatlarınız yabancı şirketlerin fiyatlarına göre daha mı ucuz? Pek öyle değil. Örneğin, vitamini Roche'dan alıyorum. Dolayısıyla benim fiyatımla onlarınki aynı. Ama jenerik olan kardiyoloji ilaçlarımız var. Onlar yüzde 20 daha ucuz ama bu çok önemli bir fark değil. Bir de biz orijinal ilaç çıkarttığımız zaman, bakıyoruz, eğer jenerik varsa piyasada, biz de fiyatlarımızı geri çekiyoruz.
* Yabancı ilaç şirketleri ilaç geliştirmeye çok fazla para ödüyor ama... Evet araştırma-geliştirmeye para ödüyorlar. Bizim Ar-Ge ödemediğimiz ilaçlarımız var, hammaddeyi daha ucuza alıyoruz. Ama biz de lisans parası ödüyoruz. Onlar bu ar-ge'yi üzerine koyuyorlar zaten.
* Jenerik ilaç tartışması bir türlü son bulmuyor. Sizin görüşünüz nedir? Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı ucuz ilaç politikasına başladı. İaçlarımızın yüzde 80'nini devlet alıyor. Devlet de en ucuz ilaca yöneldi. Bir yandan deniyor ki, veri koruma, patent olsun. Haksızlık olmasın. Öbür taraftan da deniyor ki, vatandaşa ucuz ilaç verelim. Yani çelişki var. Biz de diyoruz ki, Polonya, Macaristan'da AB'ye girmeden bir yıl önce veri koruma başlatıldı. Biz aday olalım. Ondan sonra bu veri korumayı kabul edelim, madem devlet ucuz ilaç istiyor. Ucuz ilaç politikasına dönecek olursam, eskiden hasta reçetesini yazdırırdı. Hasta onu almak durumundaydı. Devlet de onu öderdi. Dolayısıyla en ucuzu almıyordu.
İLAÇ ŞİRKETLERİ DENETLENMELİ * İnsan sağlığını doğrudan ilgilendiren bir konu bu. Büyük açık olduğunu biliyorum ama devletin en ucuza yönelmesi sakıncalı değil mi? Devletin işte bu noktada kontrol sistemini çok iyi yapması gerekir. Şimdi fabrikayı dolaşacağız. Ultra modern bir tesis burası. Bu tesisin en ucuz ilacı üreten başka bir firmayla mukayese edilmesi lazım. Şartları aynı mı, harcamaları aynı mı diye. Ama öyle olmuyor.. Devlet diyor ki, madem ki Sağlık Bakanlığı ruhsat vermiş, benim için farketmez. Biz de diyoruz ki, bakanlık firmaları iyi denetlesin. Şirketleri bağımsız kuruluşlara denetletsin.
* Yani şu anda devlet merdiven altında üretilen bir ilacı sırf ucuz olduğu için alıyor mu? Sadece yerli ilaçları da almıyor. Şu anda nerede üretildiği belli olmayan, ithal ilaçlar da var. Yerliler belki denetleniyor ama ithaller hiç denetlenmiyor. Aslında hammadde aldığımız yerler dahi denetlenmeli.