|
|
Eğer Eşref Saati'ne denk gelirseniz...
Kanal 7'deki programı ortasında yakaladım. Galiba stüdyoda korkunç bir kaza meydana gelmişti...
Pazar gecesi uyumadan önce kanallar arasında son bir kez dolaşayım dedim. Saat 00.35'de Kanal 7'ye geçtim. O da ne?.. Kontrolsüz kaldığı belli olan bir kamera, yerleri gösteriyor. Yerde ne olduğunu anlayamadığım kalıntılar. Sağ üst köşede "canlı" ibaresi. "Eşref Saati"nin sunucusu İbrahim Sadri'nin telaşlı sesini duyuyorum. Ama görüntüde yalnızca ayakları var. "Kesin yayını, kesin dedim kardeşim, Bir kaset girin, yok mu bir kaset ya?.. Böyle kalmayalım canlı yayında..." Sonra bir kadın sesi duyuluyor: "Ay birden lamba düştü, alev aldı çocuk..." O anda yayın kesiliyor. Ekrana, sözde timsahların hayatını anlatan uydurma bir belgesel geliyor. Tim adında bir İngiliz araştırmacı, yanında Türk rehberiyle bir zamanlar Güney Akdeniz'de yaşayan dev sürüngenleri araştırmaya gitmiş. Tim nehire düşmüş, timsahlar saldırmış. Türk rehber, Tim'i kurtarmış. Etraftakiler "Tim yaşıyor mu?" diye sormuşlar. Bizim Türk rehber de kendi diliyle "Merak etmeyin Tim sağ, Tim sağ" demiş. Böylelikle dev sürüngenlere timsah adı verilmiş miş! Gözlerime inanmakta güçlük çekiyorum. Derken araya Cola Turka reklamı giriyor. Ama reklam yarıda kesiliyor. Sonra bir kuşak reklam daha yayınlanıyor. Görünen o ki, Kanal 7'ye bir panik havası hakim. "Aman Allahım neler oluyor?" diye dikkat kesiliyorum. Belli ki stüdyoda bir kaza yaşanmış, yaralananlar filan var... Alttan "Eşref Saati programı az sonra kaldığı yerden devam edecek" bandı geçiyor. Yeniden stüdyoya dönüldüğünde İbrahim Sadri kravatını gevşetmeye çalışıyor. Nikah masası ve iki şahit var. Gelin ile damat yerde oturuyor. İbrahim Sadri stüdyo şefine, "Arkadaştan bir haber alabildik mi? Ne olur söyleyin, meraktan ölüyoruz" diyor. Stüdyo şefi, "Hastaneye kaldırılmış, yanıkları var, şu anda müdahale ediliyor, iyiymiş" diyor. Ben meraktan çıldırmak üzereyken, telli duvaklı gelin eline mikrofonu alıp, "Gesi Bağları"nı söylüyor. "Eyvah..." diyorum, "Kazanın şokuyla tüm ekip şuurunu yitirmiş..." Türkü bitince İbrahim Sadri o hafta programa verilen ödülleri anlatıyor. Meraktan orta yerimden çatlamak üzereyim. İbrahim Sadri "Bu müessif olayın ayrıntılarını az sonra ekrana getireceğiz" diyor. Ardından uzun bir reklam arası daha... Dönüşte stüdyodaki herkesin yüzünde muzip bir gülümseme... İbrahim Sadri, "Siz siz olun televizyonda gördüğünüz her şeye inanmayın. Nasıl yatarken kapınızı kontrol ediyorsanız, televizyonunuzu da kontrol edin. Yabancılar girmesin..." diyor. Anlıyorum ki, İbrahim Sadri televizyon izleyicilerini "güvenlik testinden" geçirmiş. Koca kitabı dolduracak duyguları, iki mısralık şiire sığdıran bir şair, bunun için iki saatlik program yapar mı yahu? Bunu yıllar önce bir İtalyan şov programı da denemişti. Mussolini döneminden demokrasiye geçilirken yapılan referanduma hile karıştırıldığını ileri süren program, sözde o döneme ait siyah-beyaz görüntüleri ekrana getirmiş, şu andaki rejimin geçersiz olduğunu iddia etmiş, halkı 3 saat boyunca infiale sürükledikten sonra bunun bir şaka olduğu ortaya çıkmıştı. Orson Wels de bir radyo programında dünyaya Marslılar'ın indiğini söyleyince, Amerika'da herkes sokaklara dökülmüştü... Sevgili İbrahim Sadri'ye naçizane bir önerim var: Programının "Eşref Saati" olan ismini bir an önce "Eşref Şakası" olarak değiştirsin!
|