| |
|
|
Gazeteciliğin neresindeyiz?..
Düşünebiliyor musunuz, Fransa Meclis Başkanı bir gazeteciye "Şeyini şey ettiğimin şeyi" deseydi, Fransız medyası ortalığı ne hale getirirdi?.. Ya da İngiliz Meclis Başkanı.. Ya da Alman.. İtalyan.. İspanyol.. Bir de bize bakıyorum.. Yankılara bakıyorum.. Bülent Arınç haklı.. Biz şeyini şey ettiğimin şeyiyiz gerçekten.. Herkes layık olduğu yönetime kavuşur.. Bizim layığımız da bu.. Meclis Başkanı'nın sözleri, herhangi bir uygar batılı ülkede koltuğunu, sadece Başkanlık makamını değil, o meclisteki sandalyesini kaybettirirdi.. Türkiye'de gerçekçi tek tepkiyi, bir TV eleştirmeni, Burhan Ayeri köşesinde yaptı.. "Öyle makamlar vardır ki, hata affetmez. Önce söveceksin, sonra özür dileyip kendi kendini af kapsamına alacaksın. Yok böyle şey. Bülent Arınç istifa etmek zorunda" diyen, diyebilen tek meslek onuru o oldu.. Bir de Hakkı Devrim ağabeyim, "Şey" olayının Arınç'ın tek sabıkası olmadığına değindi.. Makama oturduğundan beri devirdiği çamlardan bir liste yaptı.. "Üzüntüsünü belirtmekle geçiştirilecek skandal değildi" dedi.. Ama geçiştirildi bile..
Genelkurmay Başkanı konuştu.. Ne zaman konuştu?.. Kıbrıs'ta referandum tartışmaları dorukta iken.. TC Başbakanı Erdoğan "Evet", KKTC Başkanı Rauf Denktaş "Hayır" derken.. Konu Milli Güvenlik Kurulu'nda konuşulduktan hemen sonra. Türkiye yapılacağı günler önceden açıklanan bu olaya kilitlendi. Japonya'da gezide bulunan başbakan bile, programa ara verip konuşmayı cep telefonundan canlı dinleme gereği duydu. Ertesi gün hemen tüm medyamız konuşma üzerine övgü yarışına girdi.. Belli başlı bütün siyasal partiler de konuşmayı olumlu buldular.. Peki ne dedi Özkök?.. Bir tek Gözcü'de Rahmi Turan ne dediğini açıkça yazdı: "Havet!.." Yani benim 60'lı yıllarda Türkçe sözlüklere teklif ettiğim kelime.. Hayır- Evet!.. Bir tek Rahmi Turan " Uzun uzun konuştu ama sadece bilinenleri tekrar etti, farklı bir şey söylemedi. O halde bu zahmet niye" diye sordu.. Bilinenleri söyleyene bu kitlesel alkışın sebebi ne gerçekten?. Bir gurup var ki, onlar için "Hayır" dememesi önemliydi. Paşa "Hayır" demezse, geri kalan sözlerinin önemi yoktu. Onun için alkış tuttular. Peki ya geri kalanlar?..
Faili meçhul kalan cinayetler birbiri üzerine yığılıyor.. Gündüz, gece yüzlerce kişinin içinde gerçekleştirilen eylemlerde suçlular bulunamıyor.. Polis suçluları bulamıyor.. Bu bir konu.. Niye bulamıyor?.. Dedektifler mi yetersiz, olanaklar mı?.. Yoksa iddia edildiği gibi masumlar aleyhine suçluları korumak için çıkarılan yasalar, yapılan düzenlemeler mi?. İkincisi, tanıklar ortaya çıkamıyor, gördüklerini anlatamıyorlar.. Neden?.. Korkuyorlar.. Bu daha feci bir konu.. İnsanlar artık devletin ve polisin onları koruyacağına inanmıyorlar. Ülkede hakim gücün mafya olduğunu düşünüyor ve onu kızdırmamaya çalışıyorlar.. Peki bunlar basının, hem de nasıl tartışması gereken en can alıcı (Konu insan canı) konular değil mi?.. Niye ölü toprağı serpilmiş gibi duruyor ve havadan sudan şeyler yazıyor, köşe yazarları?.. Bir Perihan Mağden çıktı, yürekle konunun üzerine giden..
Trafik kazaları nüfus planlaması yapmaya devam ediyor. Felaketler birbiri ardına geliyor. Bir günde bir uçak düşmüş kadar insan ölüyor, yaralanıyor. Trafik bu ülkenin en önemli sorunlarından biri.. Peki bu korkunç sorunun üzerine giden, savaşan, uğraşan, didinen bir yayın organı var mı bu ülkede?.. Yok.. Peki ne işe yarar gazeteler, televizyonlar söyler misiniz?. Dördüncü güç, yani yasama, yürütme ve yargı erklerini denetleyecek, onları eleştirecek, çözüm önerecek ve sonuç alana dek savaşı sürdürecek kudret bu ülkede var mı?.. Kimse başka sorumlu aramasın.. Bu ülkedeki bütün kötülüklerin baş sorumlusu, işte bu iktidarsız dördüncü güçtür.. Sorumsuz, korkak, ne lazımcı, "Bana ne"ci medya..
|