Balans ayarı
F.Bahçe'nin G.Birliği maçını, iki açık kanal yayınlamasına rağmen 50 bin kişi para vererek izledi. Bu insanlar karşılaşmanın 90. dakikasında skor 3-2'deyken, takımlarına destek verdi, beraberliği sağlayacaklarına inandı. Bu kadar insana bu güveni vermek kolay iş değil. F.Bahçe, güçlü rakibi karşısında iyi oynamıyordu, hatalar yapıyordu ama seyircisi bir an bile endişe etmedi. Çünkü mücadele ediyorlar, savaşıyorlar, kötü oynasalar bile vücutlarındaki enerjiyi sonuna kadar harcıyorlardı. Yine de bu istek 21 yıl süren kupa hasretini bitirmeye yetmedi. Maçın teknik analizi ne kadar yapılırsa yapılsın, G.Birliği'nin ilk golü öncesinde Kemal'in kaptırdığı topu açıklayamazsınız. Youla'nın değerlendirmediği pozisyonların peşine Van Hooijdonk ve Nobre'nin etkisiz vuruşlarını da takabilirsiniz. Ya da daha ileriye gider G.Birliği'nin neden haftasonunu dinlenerek geçirdiğini, federasyonun Ankara takımının tur atlaması için avantaj sağlamak istediği 'kupaları' karıştırdığını da söyleyebilirsiniz. Ancak tüm bu nedenler sahadaki futbol isteğini, seyirciyi uzatmalarla birlikte 98 dakika ayakta tutan heyecanı gölgelememeli. F.Bahçe kupadan elenirken, 50 bin taraftarının 'inancı' ile ayakta kalmayı başaran, kazanmanın paralo olduğu bir futbolcular grubu olduğunu kanıtlamıştır. Bu genç ekip için bu sonuç yine de bir darbedir. Üstlerindeki şampiyonluk stresiyle boğuşmayı öğrenemeden, kendi sahalarında beklemedikleri yenilgiyi aşmaya çalışacaklar. Bu noktada görev Daum'a değil, yöneticilere düşer. Maçtan sonra Başkan Aziz Yıldırım'ın oyuncuların yanına gitmesi ve moral vermesi olumlu bir gelişmedir. Yönetim böyle oynadıkları taktirde futbolcularının arkasında olduğunu göstermelidir. Bunu Saracoğlu'ndaki 50 bin kişi sadece 'savaştıkları' için futbolculara 'taahhüt' etti. Sıra, böylesine bir ekibi alın terinin garip kararlarla lekelenmesinin önlenmesi için yönetime geldi. Çünkü bazı 'ince ayarlar' ortada ne inanç bırakır, ne de hırs Büyük takım 'diyet' kabul etmez. Bazen kan tükürülür, "Kızılcık şerbeti içtim" denilir.
|