O meşum gün yaklaşırken
Tüp dediğin tam da çok önem verdiğin bir davetin olacağı akşam biter. Misafirlerin içerideyken, senin özene bezene kurduğun sofraya kurulmuş, az sonra önlerine gelecek manzarayı hayal ederken.. Bitiverir. Aslında günler öncesinden bazı sinyaller vermiştir ama sen oralı olmamışsındır. O koca yuvarlak metalin içindeki gaz sonlanmaya yakın, ocağı her yaktığında burnuna hafiften bir koku gelir. Ateş sürekli değil de böyle pot pot pot şeklinde kesik kesik yanar. Ama sen bu belirtileri görmezden gelirsin. Sonra da işte böyle en lazım olduğu gecede dımdızlak ortada kalırsın. Bu durumda ne yapılır? Ocaktaki tencere kaynamaya devam etsin diye tüp şöyle bir sallanır. Daha olmadı yan yatırılır. O da olmadı ters çevrilir. Ama nafile. Tüpün bitesi gelmişse, biter. Ocağınız söner.
*** Şimdi gelelim bu tüp meselesini ikili ilişkilere bağlamaya.. Etrafınıza şöyle bir bakın. Aralarında belediyenin çöpçatanlığı olsun olmasın birçok ilişkiden, sizin bile burnunuza kadar gelen kötü gaz kokusunu duyacaksınız. Fakat olayın kahramanları bu bitmeye yüz tutmuş tüpten çıkan kokuyu ısrarla duymazlıktan gelirler. İşlerine gelmez; "Şimdi yeni tüple kim uğraşacak, hazır elimin altında huyuna suyuna alıştığım bir tüp var işte" diye düşünürler. Ama olan olmuş, gaz son damlasına kadar tüketilmiştir. Ardından önce, "Biraz ara verelim" verelim" dönemi başlar. Evler ayrılır, haftada bir usulen bir öğle yemeği yenilip sohbet edilmeye çalışılır. Yani tüp şöyle bir sallanır. Fakat alev iyice azaldığında, bu kez haftada bir yenen yemekler de unutulur, çok gerekmedikçe eller telefona gitmemeye başlar. Tüp yan yatırılır. Ocaktaki alev artık iyice küçülmüştür. Sonunda 'onsuz da yaşayabiliyormuşum bal gibi'nin farkına varılır. Bu ağlamaya gelmeden önce tüp çoktan ters çevrilmiş ancak alev malesef tüm çabaya rağmen yok olmuştur. Ocak sönmüştür.
*** Kimse sevdiğinden ayrılsın, acı çeksin, yalnız kalsın, demiyorum tabii ki ama arkadaşlar bir ilişki de eğer bitmişse bitmiştir işte. Uzatıp yıpratıp gönlümüzü kırık kalp mezarlığına çevirmenin de alemi yok ki. Şimdi ilişkisi sallantıda birçok çiftin "Dur şu Sevgililer Günü'nü de yalnız geçirmeyeyim, sonrası Allah kerim" dediğini çok iyi biliyorum. Alev sönmesin diye tüpü salladıklarını yani. Oysa kangren olmuş yüreğe, bir demet kırmızı gülün merhem olduğu görülmemiştir. Siz de mucize beklemeyin. Cesur olun. Daha keyifle hazırlık yapacağınız çoook 14 Şubat'lar olacak. Vallahi bak! (Çok rica ederim bu yazıyı da benim özel hayatıma bağlamayın. Hiç alakası yok çünkü. Kendi yaşamımı yansıtmadım size. Hariçten gazel okudum işte. 'Bekara karı boşamak kolay' hesabı!)
|