|
Nevruz ateşi söndü
|
|
Orta Asya'dan Osmanlı'ya uzanan Nevruz'un macunu bile var ama hayatımıza renk katan baharın müjdecisinden ideolojik nedenlerden dolayı artık korkuluyor
Aslında bizi birbirimize bağlayan, dostluk ve sevgi yeşerten nice bayramlarımız var. Nevruz, hıdrellez ve bahar bayramı gibi sadece takvimlerde kalmayan, eğlence ve inançlarıyla hayatımıza renk katan bu bayramlardan ideolojik bakış nedeniyle ürktük. Toplu olarak kutlamak ve paylaşmak yerine kalabalıktan korku ile uzaklaşmak bize hem geleneklerimizi hem de yaşama sevincimizi unutturdu. Oysa edebiyattan musikiye kadar uzanan Nevruz, Osmanlı döneminde de Türk musikisine makam olmuştu. Nevruz-Hicaz, Nevruz-Hüseyni, Nevruz-Irak, Nevruz-İsfahan, Nevruz Köçek, Nevruz Neva, Nevruz-Rehavi, Nevruz-Uşşak, padişah II. Murad'ın (1421-1451) yaptırdığı yüzlerce makamdan bazılarıydı. Eski Orta Asya ve Ön Asya kavimlerinin yılın başı saydıkları, "yeni gün", çok eski tarihlerden bu yana kutlanıyor. Geleneğe göre "Cenab- ı hak, insanı Nevruz'da yarattığı gibi toplu olarak bulunan bütün yıldızlara kendi göklerine gitmelerini ve dönmeğe başlamalarını" da bugün buyurmuştur. İran mitolojisine göre Nevruz, biri genel biri de özel olmak üzere iki güne verilen addır. Genel anlamda Cemşid'in bütün dünyayı dolaştıktan sonra Azerbeycan'da karar kılarak burada yaptırdığı sarayın salonunda tahta oturduğu gün demektir. Ki bu parlak günü bayram olarak ilan etmiştir. Ferverdin ayının ilk gününe rastlayan bu olay, daha sonra yılbaşı olarak kabul edilmiştir. Özel anlamda ise "Cemşid'in İran tahtına çıktığı gün" denir. İslamiyet'ten sonra bilhassa Abbasi devrinde de bayram olarak kutlanan Nevruz, Halife El-Mütevekkil tarafından 859'da Nevruz günü 17 Haziran'a alınmıştı. Daha sonra bu benimsenmediğinden 11 Haziran'da karar kılınmış, büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk ise astronotlara hazırlattığı ve Sultan Melikşah'a ithaf ettiği takvimde Nevruz gününü Güneş Takvimi'nin ilk günü olarak tespit ettirdi. Osmanlı Devleti de Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu topraklarına kattığı zaman Akkoyunlu geleneklerini kaldırmamış. Diyarbekir, Amit, Hani, Siverek, Ergani, Arapgir, Urfa ve Adana gibi eyalet gibi sancaklarda kutlama devam etmiştir. Yalnız Anadolu ve Rumeli'de bu bayram daha sonra yerini Hıdrellez'e bırakmıştır. Nevruz dolayısıyla padişahlara ve büyük makam sahiplerine sunulan Nevruz armağanları Nevruziye adını almıştı. Şairler Nevruz'la ilgili methiyeler yazmış, eyalet valilerinin İstanbul'a kubbe vezirlerine sadrazama ve padişaha gönderdikleri bu armağanlar da Nevruziye adını almıştı. Devlet ricaline bu hediyeleri takdim edilmesi kanun gereğiydi. Bu konuda başta Naima tarihi olmak üzere çeşitli kaynaklara rastlıyoruz.
MACUNU DA VAR Saray Hekimbaşı'ları da bugün için hazırladıkları Nevruz macunlarını sırça kaseler içinde padişaha, şehzadelere, kadın efendi ve sultanlara, sadrazam ve vezirlere sunmakla görevliydiler. Anber, Afyon ruhu, çeşitli baharat ve kokularla yapılan bu macunlar, Nevruz'un en önemli yanını teşkil ederdi. Daha sonraları bu macunlar halk arasında bir çeşit kudret ve cinsel güç olarak itibar görmüş ve Nevruz gününde hediye olarak takdim edilmesi adet olmuştu. Nevruz macunları II. Meşrutiyet (1908) tarihine kadar kullanılmıştı. Nevruz Bayramı'nın vergi konusuyla da ilgisi vardır. Bugünde İran'da halkın vergi borçları, hapis cezaları affedilir, Abbasiler'de yeni yıl toplanması bu ayda yapılırdı. Selçuklu sisteminde tahsilatta tarım ürünlerinden alınan vergiler hasat mevsimi sonunu, diğer vergiler ise Nevruz tarihini esas almıştı. Bu sistem Selçuklular'dan sonra aynı bölgede kurulan bütün devletlerce uygulanmıştı. Osmanlı'nın ilk dönemlerinde Anadolu'da vergilerin tahsili Nevruz tarihine bağlanmıştı. Antalya'da düzenlenen Türklük Kurultayı, 21 Mart Nevruz Şenliği'ne denk gelmiş ve düzenlenen kurultaya Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan Süleyman Demirel de katılmıştı. Katılanlar arasında KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Azerbaycan, Tataristan, Türkmenistan başbakanları, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün yanı sıra Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alpaslan Türkeş de yer almıştı. "Bundan böyle bütün dünya Türklüğün tarih sarkacında yükselişini seyredecektir" diyen Turgut Özal'ın ardından, sözü alan Başbakan Süleyman Demirel ise kurultayın iki yüz yıl geciktiğini, Adriyatik'ten Orta Asya'ya kadar uzanan Avrasya'nın yeni Türk dünyasını oluşturduğunu belirtiyordu. Bu konuşmaların ardından kürsüye çıkan Erdal İnönü ise: "Bana söyleyecek pek bir şey kalmadı" diyecek ve konuşmasını kısa kesecekti. Konuşmaların ardından Ergenekon Destanı'nda olduğu gibi demir döverek kılıç yapma denemeleri yapılmış ve kurultay sona ermişti.
|