kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Teknoloji
    Otomobil
    Sinema
    Hobi
    Çizerler
Bizimcity
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ergun Hicyilmaz @ SABAH
 

Bu toprakların gayrimüslimleri

Onların dilleri, dinleri ve isimleri ayrı ama hayat tarzları aynıdır. Rum, Ermeni ve Musevi'dirler... Kimi zaman azınlık statüsünde görülseler de bizim insanlarımızdır

Bazıları Osmanlı olarak doğmuş, Türk olarak yaşamıştır. Ölmüşlerdir, sıradan insanlar olarak bu topraklarda... Ecelleriyle veya savaşın elleriyle... Ömürleri vefa edenler bir yerlerde aile büyüklerinden bu topraklardaki hayatı dinlemişlerdir. Rum, Ermeni veya Musevi'dirler. Gayrimüslim olmalarının dışında farklı değildirler. Aynı sıralarda dirsek çürüttüğümüz, aynı kışlalarda beraber nöbet tuttuğumuz onlardır. Aynı heyecanla sevgiler ve sevdalar paylaştığımız yine onlardır. Bazıları için onanmaz bir yaradır mazi. Bu mazinin derinliğine inmek ve gerçeği yazmak şüphesiz herkese mahsus bir iş değildir. Araştırmacı Yalçın Öcal bu zoru başarıp bizi Türkiye'nin bir parçası olan gayrimüslimlerle tanıştırıyor. Atatürk'ün yanında yer alan Papa Eftim'den büyük usta Ara Güler'e kadar yüzlerce çehre bize bu gerçek içinden bakıyor.

VATAN HASRETİ
Sivaslı Nişan Bızdıkyan 1922'de ailesi ile Amerika'ya göç etmişti. Nişan Efendi'yi yeni dünyada hayat zorluklarından çok, eski dünyasının hasreti sarmıştı. Çektiği çile zorlanmanın da ötesindeydi. Bavuluna koyabildiği Sivas ile İstanbul kartpostalları, aile fotoğraflarının yer aldığı Kız Kulesi işlemeli albümü, onun Amerika'da en candan dostları olmuştu. Toprağına hasret kalıp ölüp gitmeden önce, oğlu Artin'den tek bir şey istemişti: "Türkiye'den bir avuç toprak."

Artin Nişanyan bu vasiyeti 1962'de yerine getirecekti. Gümrükte bavulu açıldığında bir kutu Hacı Bekir lokumu, bir paket Çorum leblebisi, İstanbul ve Sivas kartpostallarıyla bir avuç toprak görülmüştü. Doktor Ervant Bey, ne Dadyan Artin Paşa, ne Serkis Balyan, ne de Kirkor Ağaton kadar bilinir. Sultan II. Mahmut'tan nişan alan Artin Beziryan, Hariciye nazırı Gabriel Norukyan da değildir. 1879'lerde doğmuş, Askeri Tıbbiye'den mezun olduktan sonra 33 yıl Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, özellikle Arap yarımadasında görev yapmıştı. Musul çevresindeki isyanı bastıran Fadıl Paşa ordusunda sertabib olmuş, 1907'de askeri hastanenin ve şehrin doktorluğunu yapmıştı. 1908 Meşrutiyeti'nden sonra İstanbul'a dönen Dr. Ervant Arabyan, Harbiye ve Kuleli'de çalıştıktan sonra Yıldız Birinci Süvari Alayı'na tayin edilmiş, ardından Balkan Harbi'ne katılmıştı. Lüleburgaz'da yaralanmış ve ayağa kalktığında aynı alayla bu defa Harb-i Umumi cephelerine yürümüştü. Tabur kumandanı Binbaşı Hacı Rıza Bey'i ateş hattından kurtaran da Ervant Bey'di. 1919'da Çamlıca Askeri Sanatoryumu'nda hizmetini sürdürmüş ve sessizce emekli olarak Kadıköy'deki evine çekilmişti. Sadece doktor değil, muharipti. 27 Ağustos 1946'da öldüğünde dünya malı tek bir iğnesi bile yoktu. Şan ve şerefinden başka...

Hayat bir bayrak yarışıydı. 1840 doğumlu Luna Bahar gibi her doğan "Bahar" ile bir başka bahar dünyaya geliyordu. Son "Bahar" Klara, İstanbul'u yüreğinde terk edilmez edebi bir sevda olarak taşımıştı. Kimi zaman yıldızlı Kuledibi gecelerinde mazi avcılığına çıkıyor, geçmiş zamanı Galata, Ortaköy veya Kuzguncuk'ta pusuya düşürüyordu. Onun İstanbul sevgisi hiç şüphesiz bize teslim ettiği İstanbullu Bahar ailesinin beş kiloluk hatıralarından daha ağırdı. "Onlar sadece kendilerinin değil, geçmişin de günlüğünü yazdılar. Bu mazi paketi ailemiz kadar, onların kök saldığı bu ülkenindir" demişlerdi. Sara (1859), Haim Moise Vitale (1863), Sara Eugnia Fresko (1864) ve sonrasında Figli-Isacco (1882), Luna Fanny, Lea Elena, David, Rebecca ve diğerleri ile sürüp gitmişti bu ailenin Türkiye hayatı. Bir hayat, bir hayata bırakılıyor, Yafa Bellina, Elia, Sultana ve Clara Fresko ile 1900'ler başlıyordu. Susanne (1924), Elisa, Raffaele ve Raşel Cumhuriyet'le doğmuşlardı. İstanbul Ester'in, Leone'nin, Zafira Angel'in, Susan'ın ya da Corina'nın İstanbul'undan çok farklıydı. Ama Cumhuriyet dönemindeki çocukların anlattıkları, Klara Bahar'ın anlattıklarından farklı olacaktı. Farklı olan hayatın zamanla olan kavgasındaki değişimdi. Farklı olmayan ise nereye göç ederlerse etsinler, değişmeyen yurt sevgileriydi. 22 Aralık 1949'da İtalya'nın İstanbul Başkonsolosu Carla Cavanci'nin 524 sayıyla onayladığı soyağacına göre, aile İstanbul'dan kök verip, İsrail'den Amerika'ya, Fransa'dan İtalya ile Arjantin'e dalbudak salmıştı. Madam Klio'nun (Papadopulos) İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne verdiği dilekçe onun Türkiye'ye ne denli bağlı olduğunun bir delilidir. 1895 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş, İstanbul'da evlenmişti. Kocasını da bu topraklarda yitiren Madam Klio'nun dilekçede son arzusunun Türkiye'de ölmek olduğunu belirtmiş ve bu isteği olumlu karşılanmıştı.

MİLLET KAVRAMI
Fethedilen topraklardaki farklı din ve kültüre sahip gayrimüslimler Müslümanlar'ın içinde eritilmemişti. İslam topraklarında Halife'nin güvencesindeki dinlerini muhafaza ederek hayatlarını sürdüren ehl-i kitap kişilere "zimmi" adı verilmişti. Gayrimüslimlerde esas olan milliyetleri değil, din ya da mezhepleriydi. Grupların her birine bu nedenle "Millet" denilmişti. Millet ise Arapça karşılığı ile "din ve mezhep"di. Aynı din ve mezheplerde bulunanlar, yani cemaatler millet olarak telakki ediliyordu. Millet-i İslam, millet-i Rum, millet-i Ermeni gibi... Fatih devrinde Rumlar'ın kendilerine bir "Patrik" seçmeleri uygun bulunmuştu. Bulgar Kilisesi ise 870'den itibaren Rum Ortodoks Kilisesi'ne bağlanmıştı. Yahudiler'de Fatih devrinde Hahambaşı liderliğinde "Millet" statüsüne bağlanmıştı.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ebedi aşklarımız nasıl tükendi?   / 15-02-2004
 Türkiye'de star'lar hiç bitmez   / 08-02-2004
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
MEHMET ALTAN
Akçaabat köftesi...
Hep Karadeniz ile geç tanıştığıma...
ŞERİF ERCAN
Azra'nın gözü Hollywood'da
Birkaç ay önce Dünya Güzeli...
BALÇİÇEK PAMİR
Herkes gizlice güzelleşiyormuş meğer
Sabah yönetimine...
ALİ ESAD GÖKSEL
Değişimin acısı ve tadı
Eskiden Markiz'e giremezdik...
ÖNCEL ÖZİÇER
Bu hususta anladığımdır, usta
Mason kelimesi...
AYŞE YAĞCI
Resim gibi bir şehir
Venedik'in kalbi sayılan San Marco...
ERGUN HİÇYILMAZ
Bu toprakların gayrimüslimleri
Onların dilleri, dinleri...
GÜNTAY ŞİMŞEK
Geçmişi olmayan Asyalılar
Singapur-Yeni Asya'nın ada...
STELYO BERBERAKİS
İktidar da yorulur
Fiyat listesi, mönü, hatta garson da...
FİKRET AYDEMİR
Çikolata Karakterler
Masumlar sütlü,...
YASEMİN TAŞKIN
Gazetecilerin Seçimi
Roma'daki yabancı basın merkezinde,...
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Tanrı'nın Mekanı
Amerika'nın bilinmeyen yüzünde katı...
Kebabın en lezzetlisi nerede yenir?
Kebap Urfa, Gaziantep ve Adana'da mı yenir, yoksa İstanbul'da mı? Sabah...
Caddenin değişmeyen adresi
Bağdat caddesinin klasiklerinden Carpe Diem Cafe-Bar ve Restaurant olarak...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Sarı Sayfalar | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | ON Magazin | Sağlık | Cumartesi | Aktüel Pazar | Teknoloji | Otomobil | Sinema | Hobi | Çizerler
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.