kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Sinema
    Çizerler
    Teknoloji
Bizimcity
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ergun Hicyilmaz @ SABAH
 

Ebedi aşklarımız nasıl tükendi?

Yıldırım aşkların çağında yaşıyoruz artık, aynı yıldırım boşanmalar gibi... Günümüzde ne Tahir ile Zühre'ler ne de Kerem ile Aslı'ların aşkı kaldı. Sevgiler de ekonomik çark içinde dolara yenilip küçülmeye başladı

Osmanlı devrinde evlenmeler kanunname ile belli hükümlere bağlanmıştı. Bakireler evlenme harcı olarak altmış, dullar da kırk akçe olmak üzere "urus resmi" yani vergi verirdi. Anadolu'da sipahilerin kılınç hakkı olarak gelirleri kendilerine bırakılmış yerlerde yaşayan Hıristiyanlar, kızlarını evlendirirken vergi öderlerdi. Vergi yükümlüsü erkek yani damattı. Nikahlar dini hususlar yerine getirildikten sonra sicillere geçirilirdi. Bunun karşılığı olarak da iki akçe ödenirdi. Zorla kız kaçırma ve evlenme hallerinde kadın zorla boşatılır ve "suçlu" bir daha böyle edepsizlik etmeyecek ve ibret teşkil edecek şekilde cezalandırılırdı. Ayrıca nikahı kıyanın da sakalı kesilir ve kendisine verilen dini haklar da geri alınırdı. Büyük sevdalar kadar, büyük boşanmalar da yaşıyoruz. Ne Tahir ile Zühre'ler ne de Kerem ile Aslı'lar kaldı. Aşk trafiğinden değil, hayat trafiğinden olmalı, yollara düşüp Leyla'sını arayan Mecnun da yok. Sevdalar da ekonomik çarkın içinde dolara yenilip giderek yoksullaşıyor. "Söz kesme"den nişana, kına gecesinden nikah ve düğüne kadar uzanan yol, alabildiğine kısalmış ve herşey "tek celse"ye bağlanmış. Yıldırım aşkı yaşanıyor, yıldırım nikahı yapılıp yine yıldırım hızı ile bitiyor sevgiler... Yıllar yılı bekleme de yok... Evine bağlı erkek yerine evi olan erkek aranıyor. Eli yüzü düzgün, ev işlerine vakıf, iyi yemek yapan ev kadını niteliği, yerini mütenasip vücutlu, geliri olan kadına bırakmış.

ÇOCUK AMBARGOSU
Duygu birleşimi mantık uzlaşmasına dönüşmüş ve bütün bunlara da "boşanırsak ortada kalmasınlar" diye çocuk ambargosu konmuş. Talihsiz ve hazin aşkların "ince hastalık"larından artık eser yok. Zamanımız bu sevda hastalığına şifa bulacak kadar teknolojik. Çünkü artık ölmenin başka türleri var ve hiç akla gelmeyecek bir anda ve daha ince biçimde hayat bitiveriyor. Evliler bırakın torunun torununu görmeyi, aile fotoğrafını bile albüme koymak fırsatını kimi zaman bulamıyorlar. "Bir yastıkta kocamak zor zanaat"... Dünya evi pahalı mı pahalı. Bu yüzden olmalı, biri diğerine "Seni dünyalar kadar seviyorum" demiyor. Sevgi odalarında kadının gergefi, nakışı, iğne ipliği, tığ ve yumağı yok. Duvarları ipek işlemeler kaplamıyor. Perdeler ise jaluziye dönüşmüş. Sevgiler artık "düğün dernek"le bütünleşmiyor, attan inip süslü püslü kiralık otomobile binenlerin gelinliklerini Hamid ya da Ata altınları değil, dolar zenginleştiriyor. Maşrapa bardağa, sürahi pet şişeye verilmiş, kiler müştemilata dönmüştür. Kapuska, ebegümeci, bamya, yer elması veya iç bakla, tost ya da çizburger kadar bilinmiyor. Acı kahvenin hatırı ise hiç kalmamış ve soframız "ayak üstü atıştırma"dan dolayı mide krampına tutulmuş. Şüphesiz eskiye hasret çeken ve maziyi çağıran bir hayat ifadesi değildir bu satırlar. Sevgisizlerin sevgililer gününe de paragraf açmıyor. Sevgilerin ve dostlukların bir bir öldürüldüğü, hayatın heder olup gittiği bir düzende herkes birbirini sarıp öpüyor, sevenlerin dışında... Yarı yolda bırakmalar, transferler, ihanetler ile aşk meclisi dağılmış, birleşimler kavga dönüşe dönmüştür. Mutsuzluğa yataklık yapmakla saadete yatak açmak arasındaki ince çizgi üstünde yürüyor çiftler. Çizgi dışı çiftler dokunulmazlıkları ile sadece gelirlerini ayırmış değil... Önce odalar ve evler ardından da mahalleler ayrılıyor. Çift değil, teke tek yaşıyoruz. Yüreğin olmadığı yerdedir, yüreksiz davranışlar... Sevgiyi bulamayanlar ve sevgide bütünleşip birleşemeyenler toplumsal hayatta nasıl birleşecek ki?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ebedi aşklarımız nasıl tükendi?   / 15-02-2004
 Türkiye'de star'lar hiç bitmez   / 08-02-2004
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
MEHMET ALTAN
Akçaabat köftesi...
Hep Karadeniz ile geç tanıştığıma...
ŞERİF ERCAN
Azra'nın gözü Hollywood'da
Birkaç ay önce Dünya Güzeli...
BALÇİÇEK PAMİR
Herkes gizlice güzelleşiyormuş meğer
Sabah yönetimine...
ALİ ESAD GÖKSEL
Değişimin acısı ve tadı
Eskiden Markiz'e giremezdik...
ÖNCEL ÖZİÇER
Bu hususta anladığımdır, usta
Mason kelimesi...
AYŞE YAĞCI
Resim gibi bir şehir
Venedik'in kalbi sayılan San Marco...
ERGUN HİÇYILMAZ
Bu toprakların gayrimüslimleri
Onların dilleri, dinleri...
GÜNTAY ŞİMŞEK
Geçmişi olmayan Asyalılar
Singapur-Yeni Asya'nın ada...
STELYO BERBERAKİS
İktidar da yorulur
Fiyat listesi, mönü, hatta garson da...
FİKRET AYDEMİR
Çikolata Karakterler
Masumlar sütlü,...
YASEMİN TAŞKIN
Gazetecilerin Seçimi
Roma'daki yabancı basın merkezinde,...
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Tanrı'nın Mekanı
Amerika'nın bilinmeyen yüzünde katı...
Kebabın en lezzetlisi nerede yenir?
Kebap Urfa, Gaziantep ve Adana'da mı yenir, yoksa İstanbul'da mı? Sabah...
Caddenin değişmeyen adresi
Bağdat caddesinin klasiklerinden Carpe Diem Cafe-Bar ve Restaurant olarak...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Sarı Sayfalar | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Cumartesi | Aktüel Pazar | Sinema | Çizerler | Teknoloji | ON
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.