| |
|
|
Öbür dünyaya gidip gelmek mümkün mü?..
Birkaç gündür baba toprağımda; Adana'dayım. Her bir yan siyasete kesmiş, her bir kalem erbabı icraatını seçimlere teyellemişken, bunlarla alakasız işler peşinde uğraşıp duruyorum. İştigal ettiğim konu derin bir konu; "Yeniden Bedenlenme" konusu. Yani reenkarnasyon üzerine bir çalışma içindeyim. Malum Adana, Antakya, Hatay, Samandağ bölgelerinde sıkça rastlanan vakalar var bu konuda. Üç evin ikisinde; "Ben önceki hayatımda falancaydım. Şöyle yaşadım, şöyle öldüm!" diyene rastlamak mümkün.
Elin Amerikalısı bile... Zaten iki gündür kimle konuştuysam ya kendisi ya da ailesinden birkaç kişi, şööyle bir gidip gelmiş öbür dünyaya. fKim inanır kim inanmaz, kim ciddiye kim tiye alır bilmem. Bunca insan böyle iddialarla ortaya atılıyorsa bize düşen onlarla konuşup mevzuları sizinle paylaşmaktır. Zaten saydığım bölgelere Amerikalı, Kanadalı, İngiliz gazeteciler, Japon, Alman, Fransız televizyoncular da ara ara gelip, bu araştırmaları, röportajları yapıp gidip sonra yayınlıyorlarmış...
Üç çocuklu bir çocuk Önce bir çarpıcı örnek vereyim, sonra başka anlatacaklarım da var. Yarbaşı mevkiinde yemek yerken bir çocuk getirdiler. 10 yaşında, zeytin rengi gözleri fer fecir okuyan, kıpır kıpır bir velet. Bacaklarında doğuştan izler varmış. Hem de tren rayı izleri. Konuşuyoruz, şaşırıyorum anlattıklarına; - Anlat bakalım ufaklık neymiş o izler? - Kazadan kaldı. Tren kazasından. - Ne tren kazası oğlum. Kaza mı geçirdiniz siz? - Evet ben iki arkadaşımla gidiyordum. Yeşil bir pikap kullanıyordum. Tam tren yolunun oraya geldik, o sırada çimendifer (böyle diyor) geçecekmiş, çarpıştık. Bizi altına aldı sürükledi, parçaladı. - Eeee! Sonra ne oldu?.. - (kızarak) Ne olacak öldük işte!.. - Nasıl yani sen de öldün öyle mi? - Evet ben de öldüm. Ama sonra tekrar geldim işte. Bacağımdaki izler de o trenden kalma.
Trenin çarpma anı!.. Çocuk bu kazayı anlatırken inanılmaz konsantre. Hatta gözleri doluyor, sesi çatallanıyor. Trenin çarpma anını naklederken duysanız; içinizden çocuğa doğru hamle edip, kolundan kenara çekmek gelir kurtarmak için. Öylesine yaşıyor, hissediyor olayı. Sonra annesine dönüp soruyorum. - Bir doktora, psikiyatriste filan gösterdiniz mi? - Gösterdik herkese. Kimse bir şey diyemiyor. Zaten karşı taraf da memnun. Problem yok. - Karşı taraf mı? Kim o karşı taraf? - Yani bu çocuk daha önce evliymiş ya. Üç tane de çocuğu varmış. İşte o kadın ve çocukları bu bizim oğlanı rüyada görüp adres üzerine bize geldiler kendiliklerinden. Oğlum daha 1,5 yaşındaydı o zaman. Hiç kimseye gitmeyen, biri kucağına alsa ağlayan çocuk onları daha görür görmez kollarına koştu. Sarıldı hepsine, kucaklarından inmedi. Sonra aile ve din büyüklerimiz geldi dinledi kadını, çocuklarını. Karar verdiler ki o kadının kocasının ruhu bizim oğlana girmiştir. Ayrıca o hanım bana dedi ki; "Bak bu senin oğlunsa benim de kocam. O şimdi küçük konuşamıyor. Ama ben onun dilini de açacağım ve konuşacak yakın zamanda" Hakikaten de öyle oldu. Haftasına konuşmaya başladı oğlum. - Ne dedi 'baba' mı dedi? - (gülerek) Dalga geçme Savaş Abi. Yemin içerim çok ciddiyim. İlk söylediği kadının adı, çocuklarının adıydı. Sonra da kendiliğinden anlatmaya başladı bizim çocuk. Nasıl evlenmiş, askere nasıl gitmiş, nasıl evlatları olmuş, çocukları olmuş filan... Osmanlı süvarisi Daha pek çok vaka gördüm, hepsiyle de konuştum, çekimler yaptım. Sonra din alimlerine de danıştım olayı. Kimi Kur'an'da yazar bunlar diyor, kimi de zinhar yalan. Bu Hindu felsefesinden bize sızmış bir batıl itikattır diyor. Yarın başka çarpıcı örnekleri de yazar sizden görüş sorarım. Şimdi burada kesiyor, Yüreğir taraflarına, "İlk yaşantımda Osmanlı Ordusu süvarisiydim" diyen bir yurttaşla görüşmeye gidiyorum. Sevgilerimle...
|