|
|
|
|
|
|
Kısırlığın ilacı moral yüksekliği
Çeşitli sebeplerle ortaya çıkan kısırlık sorunu, kadına hayatının sonu olduğu duygusunu yaşatabiliyor. İlerleyen tıp ve psikolojik destek sayesinde hem kısırlıktan, hem de onun yarattığı olumsuz ruh halinden kurtulmak mümkün
Kısırlık konusunda yapılan araştırmalar, bu zor deneyimin çiftler arasında sanıldığı kadar ayırıcı, ilişkiyi bozucu etkisinden daha çok, evlilik bağını güçlendiren, dayanışma ruhunu pekiştiren etkisinin olduğunu ortaya koyuyor. Kısırlık konusunda tıp çok fazla imkâna sahip olsa bile, çocuksuzluk olgusu, çocuğun evlilikte bir emniyet supapı olarak görüldüğü muhafazakâr toplumlarda, istenmeyen sonuçlarla iç içe geçiyor. Yapılan araştırmalar, çocuksuz çiftlerde intihar oranlarının, çocuk sahibi olanlara göre daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca, çocuğu olmayan çiftlerin yakın çevrelerinden ve ailelerinden gördüğü olumsuz, baskı tutumlu tavırlar, yaşadıkları kısırlık sorununu daha da büyüterek, tedaviyi güçleştirebiliyor.
KABULLENMEK ZOR OLUYOR Toplumumuzda, evli çiftlerin en büyük sorunu, kısırlık yani çocuk sahibi olamamak gerçeği... Kısırlık, bir çiftin hiç korunmadan bir yıl boyunca hamilelik sağlayamaması olarak tanımlanıyor. Kısırlık erkekten, kadından ya da her iki partnerden de kaynaklanabiliyor. Birçok çift için kısırlık, temel bir yaşam krizidir. Kısır çiftler, bu gerçeği öğrendiklerinde birçok duygusal aşamadan geçerler. Bunlar sırasıyla; inanamama, inkâr etme, kızgınlık ve en sonunda kabullenme. Kısırlık bazı ilişkileri olumsuz etkileyip, bitmesine yol açabildiği gibi, bazı çiftleri de birbirine bağlar, ilişkiyi kuvvetlendirici etkiye sahiptir. Kısırlık, dünyanın her ülkesinde, her toplumda, kabullenilmesi ve başa çıkılması zor bir durum. Toplumumuzun büyük bir kesiminde, çeşitli sosyal ve kültürel nedenler, çocuksuz ailelerin sosyal ayrıma ve yalnızlığa maruz kalmalarına neden oluyor. Günümüzde, çocuksuz çiftler ve onların aileleri için, bazen psikolojik bir yıkıma neden olabilecek kadar üzücü bu sorundan çeşitli tıbbi ve psikolojik tedavi yöntemleriyle kurtulmak mümkün.
UZUN TEDAVİ YORUYOR Çocuk sahibi olamayan ailelerin yüzde 80'inde kısırlığı açıklayan tıbbi bir sebep var. Kalan yüzde 20'sinde ise kısırlık henüz açıklanamayan bir nedene bağlı olarak ortaya çıkıyor. Tıbbi sebeplerle açıklanamayan kısırlıkta, psikolojik faktörlerin etkili olabileceği düşünülüyor. Stresin ve psikolojik faktörlerin kısırlığa sebep olduğu kesin olarak ispatlanmış olmamakla birlikte, bu iki kavramın aralarında korelatif bir ilişki olduğu kesinleşti. Kısırlık ile psikoloji arasındaki ilişkiyi incelerken, her iki kavramın birbirleri üzerindeki etkilerini değerlendirmek gerekiyor. Kısırlık ve psikoloji arasında çift yönlü bir ilişki var; kısırlık ve uzun süren kısırlık tedavisi, eşlerin psikolojisini olumsuz etkilerken, çiftlerin psikolojik durumları da kısırlığı ve kısırlık tedavisini olumsuz etkiliyor. Kısırlık ve psikoloji arasındaki bu çift yönlü ilişki, bazen bir kısır döngüye de dönüşebiliyor. Kısırlık ve tedavisindeki güçlükler negatif psikolojik duruma yol açıyor, bu durum da tedavinin etkinliğini azaltıyor. Tedavinin etkinliğinin azalması ve dolayısıyla tedavide başarısız olmak ise, yeniden negatif psikolojik duruma yol açarak, kısırlık tedavisini olumsuz etkiliyor.
EŞLERİN ORTAK SORUNU Tıptaki tüm ilerlemelere ve bilgilendirmeye rağmen, Türk erkekleri sorunun kendilerinde olabileceği fikrini kabullenemiyor. Bu nedenle çocuk sahibi olamayan çiftlerde, ilk önce kadınlar uzmana görünüyor. Kadın sağlıklı ise, erkek doktora başvuruyor. Oysa uzmanlar, kısırlığın çiftlerin ortak sorunu olduğuna dikkat çekerek, birlikte uzmana görünmelerini öneriyor. Uzmanlar, kısırlığın infertilite) erkek ve kadından kaynaklanan sebeplerden meydana gelebileceğine dikkat çekiyorlar. Fakat özellikle Güneydoğu'da, halk arasında kısırlığın nedeni kadına bağlı bir problem olarak kabul ediliyor. Bundan dolayı bölgede kısırlık boşanma nedeni olabileceği gibi, kimi zaman ilk eşin üzerine kuma getirme yoluna da gidiliyor. Türk toplumunda; yaygın olarak, çocuğun olmamasında daha çok kadınların sorumlu tutulduğunu anlatan uzmanlar, meselenin halkın bilinçsizliğinden kaynaklandığını dile getiriyor. Çocuğun olmaması nedenleri arasında erkeğe bağlı sebeplerin o kişi açısından halk arasında 'aşağılayıcı' bir faktör olarak değerlendirildiğini aktaran uzmanlar,'Erkek nasıl çocuk yapamaz' hatalı görüşünün eğitimle çözülmesi gerektiğini kaydediyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|