Faiz dışı fazla iyi de borç ne durumda?
Aile ya da devlet bütçesi arasında nasıl bir fark var? Fark, aslında özde değil büyüklük ve etki alanında. Parametreler aynı. Bir tarafta gelirleriniz, diğer tarafta giderleriniz var. Giderleriniz, gelirlerinizin üzerindeyse anlayın ki, işler kötü gitmeye başlamıştır. Kısa sürede gelirleri artırma şansınız yok ise geriye iki yol kalır. Birincisi giderlerinizi kısarsınız, ikincisi borçlanır giderlerinizi karşılarsınız. Borçlanmak ciddi bir karardır. Ve yönetilmesi gerekir. Çünkü geleceğiniz ipotek altına alınabilir. Ödeyemediğiniz zaman borçlar kar topu misali büyür ve oluşan çığın altında kalırsınız. İster aile, ister devlet her ikisinde de zorunlu harcamalar var. Aile bireyleri yiyecek, içecek, giyecek, çocuklar okutulacak. Otomobile benzin alınacak. Kira ödenecek. Ayrıca borçlar düzenli olarak ödenecek. Devlet için de benzer yaklaşım söz konusu. Devlet, kendisi için çalışan insanların maaşını ödeyecek. Toplumun beklentisine uygun hizmet götürecek. Sağlık, eğitim yatırımlarını yapacak. Güvenlik ve sosyal desteklerini gerçekleştirecek. Ayrıca borçlarını düzenli ödeyecek. Türkiye gelir-gider dengesi bozuk bir ülke. Gelirleri, zorunlu harcamalarını karşılamaktan uzak. Türkiye ağır borç yükü altında. Popülist yaklaşımlarla beslenen geçmişin hesapsız harcamaları yüzünden bu noktaya geldik. Şimdi borç verenler (başta IMF) bütçe disiplinini şart koşuyor. Özetle diyorlar ki, "Borç yükünüzü hafifletmeniz gerekiyor. Bunun için faiz dışı fazla vermeniz lazım. Yani sermaye üretmeniz lazım. Bu sermaye ile her yıl daha az borçlanacak ve toplam borç stokunuzun GSHM'ye oranını düşüreceksiniz. Ayrıca siyasal istikrarı sağlayarak, geleceğe ilişkin olumlu beklentileri canlandıracaksınız. Böylece toplum size hem borç verecek, hem de borçların vadesini uzatmanıza razı olacak" Özeti bu. Bu nedenle devlet birkaç yıldır bütçe disiplini uyguluyor. Ne yapıyorlar? Devlet yol yapmıyor. Eğitime daha az pay ayırıyor. Sağlık için gerekli yatırımı yapmıyor. Peki sonuç ne oldu? Türkiye bütçesinden 2 yılda, faiz dışı fazla olarak yaklaşık 31 milyar dolar biriktirdi. Bu yıl da faiz dışı fazla 23 milyar dolar olacak. Sanırsınız ki, borç stokumuz azalıyor. Hayır. Dün Hazine Müşteşarlığı "Kamu Borç Yönetim Raporunu" açıkladı. Buna göre, borç stoku, yılın ilk üç ayında yüzde 8 artarak 283 katrilyon lira oldu. Bunun anlamı şu: Devlet geçen yıla göre daha ağır borç yükü altına girmiş. Yani faiz dışı fazlaya rağmen, yükün azalmamış artmış. Kimi ekonomistler borç miktarının GSHM'ye oranını dikkate alıyor. Onlara göre, eğer ekonomik büyüyorsa, borç yükünün GSHM'ye oranı düşüyorsa sonun yok. Bunun teorik anlamı şu; milli gelir artıyorsa, devlet daha fazla gelir elde eder, bu nedenle borcun ödenebilirliği artar. Ancak Türkiye'de vergi oranları çok yüksek. Bu nedenle büyüme dönemlerinde bile vergi oranları yeteri kadar artmıyor. Aksine kayıtdışı ekonomi büyüyor. Ancak borcun ödenebilirliğini gösteren iç borçların toplam konsolide bütçe borç stoku içindeki payı artıyor. İç borç stokunun bütce içerisindeki payı 2002'de yüzde 61.8'den 2003'te yüzde 68.7'ye çıkmış. Oysa Türkiye 2003 yılında da büyüdü. Bir aile düşünün. 100 birim geliri var. Borç stoku ise 1000 birim. Ailenin yıllık borç ana para ve faiz ödemesi de dahil 140 birim harcaması var. Aile bireyleri oturup, harcamaları kısmaya karar veriyor. O yıl ödemeleri gereken faiz ve ana borç miktarını ödeyecek bunun dışındaki harcamaları kısacak. Daha az yiyecek, daha az giyenecek, daha çok yürüyüp gerekirse otomobili satacak. Bir yıl sonra harcamaları kısmalarına rağmen, bakıyorlar ki, borç stoku düşürülememiş. Borcu borçla ödeme kapasiteleri giderek düşmüş. Teorik olarak ekonominin büyümesi, gelirlerin artacağı anlamına gelir. Türkiye büyüyor, gelirleriniz de reel olarak artıyor ve istenen faiz dışı fazla da veriliyorsa borç yükünün bütçeye oranı niye artıyor? Bu bir tehlike işareti sayılmaz mı? Ekonomistlerin konuyu tartışmasında fayda var.
|