Üç büyüğün nevi şahsına münhasırı
Şu belediye seçimlerinde İzmir'i nereden bölersiniz? Ankara'daki "laik-dinci" hattı gibi mi? İstanbul'daki "merkez-çevre" çizgisi gibi mi? Ankara'daki hattın da İstanbul'dakine denk düşebildiği, İstanbul'dakinin de bir ölçüde Ankara'ya da paralellik arz ettiği söylenebilir elbette ama... "İlk iki büyük şehir" uzun süredir zaten Refah-Fazilet-AKP güzergahında yerel iktidarla yönetiliyor. AKP Erbakan yörüngesinden koptuğu sırada, kendilerine "partisiz" olarak da vehmettikleri güçlerle bağımsız kalan iki belediye başkanı ile bugüne gelmelerine rağmen. Oysa üçüncü büyük, ikisine göre daha farklı. Yıllar boyu merkez sağ-merkez sol salıncağında olan ve ta MNP-MSP'den beri o güzergaha yanaşmayan İzmir, Erdoğan ve AKP fırtınasının estiği genel seçimde bile bu partiyi Türkiye ortalamasının yarısı kadar bir oranda tuttu. Tuttu ama, yine de yükselme trendiyle ve İzmir'de Türkiye ortalamasının iki katından fazla oy oranına çıkabilen Genç Parti faktörüyle. Kartlar yeniden dağılırken durum ne? * * * İzmir seçime çifte iktidarla giriyor. Meclis'teki muhalefet CHP, DSP'den gelen Anakent Belediye Başkanı Ahmet Piriştina ile yerel iktidar. CHP, son genel seçimin de açık ara birinci partisiydi zaten İzmir'de. Buna karşılık, AKP de, Türkiye'de iktidar olmanın, ufku geniş olan bir büyük kent açısından cazibesiyle giriyor seçime. Kuşkuyla bakmış olan İzmir seçmenine, 1.5 yıllık bir merkezi iktidar deneyimi sunmanın, o iktidarın daha sürecek olmasının, ANAP, DYP gibi geleneksel merkez sağ partilerin iktidar mücadelesi sürdürememesinin, İzmir özelinde de, ciddi rakip gibi görünmüş GP rüzgarının dinmişliğinin avantajıyla. Geçmişte "Özalcı olmuş" ve Abdullah Gül'le Cidde yıllarındaki dostluğuna rağmen zamanında il kuruculuğunu kabul etmediği AKP'ye, "değiştiğine inandığı, Milli Görüş çizgisinden ayrıldığı" noktada katılmış aday Taha Aksoy. AKP de onu şimdi, "değişimin, makullüğün, mutedilliğin kanıtı" olarak İzmirlilere sunuyor. "Tanınmamışlık" dezavantajına rağmen, ortalama İzmirliye, "sizin gibi bir aday" ve "pekala siz de AKP seçmeni olabilirsiniz" mesajı belki. Rakibi Piriştina'nın "varlıklı İzmir'in adayı" olduğunu ima etse de, "şirket yöneticisi" Aksoy'la, kentin etkili iş dünyasına, ESİAD ve TÜSİAD üyesi "sizden biri, üstelik iktidara mensup" mesajı. Belki de, 3 Kasım'daki CHP oyunun ve Piriştina'nın DSP'yle aldığı oyun yarısı kadarla başlarken, daha uzun vadeli, daha sabırlı, bıyıksız, sakalsız, eşi ve kızları başörtüsüz, İzmirli bir yatırım! "Bitlis'te olsaydınız, AKP adayı yapılır mıydınız?" sorusuna, "Herhalde olmazdı" diye cevap verecek kadar açık sözlü ve "İzmir'e özel" olduğunun bilincinde bir aday. * * * Öte yanda, Genel Merkez'deki tüm şaşkınlıklara, İzmir örgütündeki karışıklıklara, AKP'nin iktidar partisi olmasına rağmen, CHP İzmir'de bir mirasın avantajına sahip: Önceki yerel seçimde DSP oylarıyla seçilen Piriştina'nın şimdi, genel seçimde Türkiye ortalamasının çok üstündeki CHP oylarının adayı olması. Kendisinin deneyimine rağmen, rakipleri arasında, geçmişin ünlü kapışmalarındaki belediye deneyimli Özfatura, Çakmur gibi adayların bulunmaması. Piriştina'nın, din-laiklik eksenli gerilim hattından çok, yerel sorunlar üstünde durarak daha geniş tabanlı yerel siyaset izlemesi. Ama tabii o gerilimden gelebilecek oylar da. GP'den AKP'ye gitmeyecek oylara ilişkin beklenti. "Merkez sağ"ın "AKP'nin değişen imajı"na da itibar etmeyeceklerden, özellikle kadınların oylarından pay umudu. Kentte, aksayan hizmetlerden çok, yapılan yahut daha önce başlamışken bitirilen hizmetlerin konuşulması veya konuşturulması. Seçimin rengi biraz belli ama... Yarın: Favori, sürpriz ve plaseler
|