|
|
|
|
|
Futbola çok müdahale ediliyor
|
|
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, sıkı bir Beşiktaş taraftarı. Bakan Şener, futbolun yönlendirildiğini düşünüyor: "Futbolu öldürmek istemiyorlarsa, takımları kendi hallerine bıraksınlar. O zaman Beşiktaş şampi yon olur."
*** Liderlik isteğim hiç olmadı
Başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener "Bana verilen bütün görevleri yerine getirdim" diyor. "Bulunduğum konum doğal şekilde mücadelesiz verilmiştir." Şener'in aklı hâlâ üniversitede: "Eğer 1991 yılında öğretim üyesi olarak imkânlarım iyi olsaydı asla milletvekili adayı olmayı düşünmezdim.".
Hayatımdaki en zor röportajlardan biriydi. Neden mi? Başbakan Yardımcısı Şener, röportaj yaptığı kişiyle arasına bir duvar koyuyor da ondan. Soruları beğenmiyor, konuları gereksiz buluyor. "Bunu geçelim, şunu bu ortamda söylemek doğru olmaz!" diyor. Yine de sorabildiğim kadar sormaya çalıştım merak ettiklerimi ama Şener'i ne kadar yansıtabildim bu sayfada bilinmez. Başbakan Yardımcısı ile Ankara Şehir Kulübü'nde konuştuk. Sık sık oğullarıyla bowling ve bilardo oynadığını duyduğum için fotoğraflara bowling görüntüleri yansıdı. Şener ile biraz siyaset, biraz futbol, biraz da ekonomi konuşmaya çabaladım.
Siz duyduğum kadarıyla eskiden ekonomiden çok edebiyata meraklıymışsınız. Ekonomiye hiç merakım yoktu. Ben daha çok düşünsel kitaplar okurdum. Edebi romanlar, felsefe falan. Dini yayınlar da okurdum. Lise yıllarında hem nesir hem de şiire yönelik birkaç denemem oldu ama bunları kullanmadım.
Ekonomiye ilginiz ne zaman başladı? Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde. İlk defa orada ekonomi dersleri aldım. O zaman ekonominin hayatla iç içe olduğunu, toplumsal dinamikler arasında önemli bir yeri bulunduğunu fark ettim. O zaman okuduğum yerde Marksist bir düşünce hakimdi. Ekonomik yapı, toplumsal dinamikler, toplumsal gelişme açısından önemli bir faktördür.
SİYASETÇİ ÖZGÜR DEĞİL O zaman siyaseti düşünüyor muydunuz? Çok ilginç biliyor musunuz? Öğrencilik yıllarında siyasete ilgi duyuyordum ama öğrencilik bittikten sonra siyasete hiç ilgim kalmadı. İlgilenmedim siyasetle.
Neden? Öğrenciyken siyasetin daha güçlü ve belirleyici olduğunu düşünüyordum. Ama hayatın içine girdikten sonra bu kanımdan uzaklaşmaya başladım. Başka şeylere önem verdim.
Ne gibi? Bir akademisyen olmak, öğrencilerle yakından ilgilenmek gibi... Benim için özgür bir insan olarak hayata devam etmek çok önemliydi.
Sizce akademisyenler siyasetçilerden daha özgür? Kesinlikle. Siyasetçiler özgür değil. Bir öğretim üyesi öğrencisiyle baş başa kalabilir, bilimsel araştırmalarıyla baş başa kalabilir. Özgürce çalışmalarını yapar, mesai kavramı da farklıdır.
Ama çoğu araştırma teoride kalıyor. Evet bizim derdimiz bu aslında. Büyük üniversiteler bütün enerjilerini hayatın dışında teori içinde geçiriyorlar. Ne piyasayla ne de kamu kuruluşlarıyla iletişim içindeler. Hayattan kopuk yaşamamak lazım.
Üniversiteler yeterince özgür mü sizce? Özgürlük kavramını kullanırken bir an ben tereddüte düştüm. Özgür olmadıkları aslında çok açık.
Yine de üniversiteyi özlediğiniz her halinizden belli. Niye üniversitede değil de siyasetin içindesiniz? Üniversitedeki hayatımda şunu gördüm, akademisyen olmak için mirasyedi olmak lazım.
Bütün imkanlarınız sağlansa bugün üniversiteye geri döner misiniz? Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. 1991 yılında gerekli imkanlara sahip olsaydım, aklımdan olmak hiç geçmezdi.
Milletvekili adayı olduğunuz zaman Başbakan Yardımcısı olacağınızı hiç düşündünüz mü? Milletvekili olduktan sonra bir milletvekili her şeyi düşünür. "Şunu düşündün mü?" sorusu olmaz. Siyasete adım attığınızdan itibaren her türlü seçenek vardır.
SOSYAL İLİŞKİLERİM İYİDİR Sizin için eskiden çok soğuktu, asosyaldi şimdi açıldı diyorlar. Başbakan Yardımcısı olduktan sonra halkla ilişkileri mi öğrendiniz? Bir Marksist yorum yapabilir miyim? Hakim kültür anlayışı genellikle piyasa ekonomisiyle bağlantılıdır. Sermaye kendi kültürünü topluma benimsetir. Maliye Bakanlığı döneminde öylesine yoğun mesai yapardım ki sermaye gruplarıyla görüşmezdim, sadece halkla görüşürdüm.Son kabinede görev aldıktan sonra biliyorsunuz, özelleştirme de bana bağlıydı, Türkiye'nin belli başlı bütün sermaye gruplarının randevularıyla karşılaştım. Onlar beni görüp tanıdıktan sonra beni "Sosyal ilişkileri iyi" diye lanse ettiler. Halbuki önceki Latif ile sonraki arasında hiçbir fark yok.
Bütün röportajlarınızda siyaseti çok sevmiyorum diyorsunuz, liderlikte gözüm yok diyorsunuz. diyorsunuz. Recai Kutan'ın karşısına aday olarak çıktınız, "Köşke yollanan Abdullah Gül ismi kabul edilmezse ben talibim" dediniz. Siz liderliğe mi oynuyorsunuz yoksa siyaseti bırakmayı mı düşlüyorsunuz bunu algılayamıyorum doğrusu. Yok öyle şeyler.
Bunlar bilenen konular, yalan mı yazdı yani bütün gazeteler? Ben hiçbir yere talip olmadım. Liderlik konusuna gelince, o kadar geniş bir kavram ki... Bu süreçte bunu yoğunlaştırmayı gerektirecek herhangi bir şey yok zaten. Beni uç köşelerde dolaştırıyorsunuz, ya bırakma noktasında ya da liderlik yarışında.Hiçbir zaman liderlik arzum olmadı.
SİYASETİN ÜSLUBU DEĞİŞTİ Ben yapmıyorum ki siz söylüyorsunuz röportajlarınızda. Bir lafınız daha var, Kutan'a karşı adaylık sorusu sorulmuş, siz de "Ben mücadele verseydim alırdım demişsiniz." Bu ne demek peki? Neyi alamadım ki? Alacaklarımı zaten aldım. Bana verilen her görevi yerine getirdim. Hiçbir siyasi mücadelenin içine yoğunca girmedim. Dolayısıyla bulunduğum konumların hepsi doğal bir mücadelenin sonucu olmaksızın bana teklif edilen yerler.
Size dair merak ettiğim konuların biri de özelleştirme. Niye sizden alındı? İşin aslı neydi? O günkü politikalarda başbakanlığa bağlı birimlerin icracı bakanlıklara bağlanmasıyla ilgili bir eğilim vardı. Başbakanın takdiridir. Bu konuda daha fazla yorum yapmayı çok uygun bulmuyorum.
Son günlerde AKP'nin değişimi konuşuluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu değişiklik sadece partide değil, Türk siyaset hayatında. Bu değişikliklerin patenti de partinin tabii. Düşünsenize bazı partiler kapanmamalarına rağmen unutuldular. "Rakipler her zaman yanlış yapar" diye bir siyaset yok artık. İktidar muhalefete iltifat etmeyi biliyor. Eski kırıcı siyasi üslup yok artık. Herkes eskisi gibi enerjisini başkasının enerjisini tüketmek için harcamıyor artık. AKP'ye karşı her çevreden umut dolu bakıyor insanlar. Ben oy potansiyelimizi artırdığımızı düşünüyorum.
AK Parti'nin şeriat getireceği endişesi artık kalmadı mı yani? AK Parti daha gerçekçi algılanmaya başlandı. O dediğiniz korkular da rakiplerin hep karşı kötüleme, olumsuz gösterme çabasından kaynaklandı. Mehmet Metiner'in açıklamaları aslında kafa yapısının ne kadar değiştiğinin bir göstergesi değil mi? Ben eski bir siyaset anlayışının bir ürünü olarak böyle bir umacı ortaya çıkarıldığını düşünüyorum. Siyaset üslubu değişmeye yüz tuttuğu için, artık o tip yakıştırmaların zeminini kaybettiğini düşünüyorum. Hangi takımı tutuyorsunuz? Beşiktaşlıyım. Beşiktaş şu anda en iyi futbol oynayan takım. Ama son günlerde üzülerek izliyorum, BJK'ya karşı rakip birilerini çıkarma gibi bir durum var
O ne demek? FB'yi ön plana çıkarma gibi bir zorlama hissediyorum. Bu konuda Hakem Kurulu'na büyük görev düşüyor. Futbolu öldürmek istemiyorlarsa takımları kendi hallerine bıraksınlar. Birinin moralini öbürünün aleyhine bozmamalılar. Bana pek objektif gibi gelmiyorlar.
Sizce kim şampiyon olur? Kendi haline bırakırlarsa BJK şampiyon olur. Ama içten içe saptırma hissediyorum. Objektif kriterlere göre bir müdahale havası var.
Kim yapıyor peki müdahaleyi? Futbolu yönlendirme gücüne kim sahipse o yapar.
Başbakan ile futbol konuşur musunuz? Niye konuşalım? BJK başka bir takımla karşılaştırılamaz. Rakipsiziz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|