Kader seçimleri
Eğer Büyük Ortadoğu diye tanımlanan ve çok geniş bir alana yayılan bölge dünya siyasetinin odağına yerleşecekse kuşkusuz Türkiye'nin buradaki siyasetlerin şekillenmesinde payı olacaktır. Türkiye ile birlikte bu alanda etkisini duyuracak diğer ülke ise İran'dır. Birbirilerine zıt rejimlere sahip bu iki ülkenin toplumları Ortadoğu'nun en dinamik toplumlarıdır. Bölgedeki Müslüman toplumlar arasında yalnızca bu ikisinin iç dinamikleri küresel rüzgarlara uygun bir değişimi zorlama potansiyeline sahiptir. Bu nedenle Büyük Ortadoğu kavramının içinin doldurulmasında bu iki ülkenin katkıları olacaktır. Türkiye yerleşik dünya sisteminin belkemiğini teşkil eden Atlantik ittifakının bir üyesidir. Gücünün bir kısmını da Soğuk Savaş döneminde yaptığı bu tercihten almaktadır.
Teröre destek verdiler Yarın kritik fakat sonuçları neredeyse önceden belli bir genel seçime gidecek İran ise genelde sistem dışı kalmış bir ülkedir. Yirmibeş yıl önce gerçekleşen devrimin tercihi İran'ı sistem dışına taşımak ve ülkeyi bir İslami uyanışın merkezi yapmak yönündeydi. Bu nedenle hem ABD hem Sovyetler Birliği'ne cephe almış, devrimi İran devletinin çıkarları doğrultusunda komşu Müslüman ülkelere yaymaya çalışmıştı. Çeşitli nedenlerle İran'daki rejimin bu arzusu gerçekleşmedi. İran ne uluslararası ilişkiler bağlamında ne de yeni bir hayat tarzı yaratma anlamında başarılı olabildi. Çok köklü bir devlet geleneğinin etkisiyle dış politikada her zaman mahir adımlar atmayı ise becerdi. Ancak uluslararası sisteme kendi şartlarıyla dönme hedefini gerçekleştiremedi. Rejimin içindeki sertlik yanlısı molla oligarşisinin çeşitli terör eylemlerine, Hamas, Hizbullah ve İslami Cihad gibi örgütlere para, silah ve eğitim yardımı yapmasının bunda payı vardı. 11 Eylül ve Irak savaşı sonrasında ise İran'ın kendisi hedef ülke haline geldi. ABD'nin İran'a saldırması pek mümkün değilse de ülkede nükleer silah üretilmesi ihtimali Tahran'ın Batı dünyasıyla ilişkilerini gerdi. İçeride reformcularla mücadelelerini keskinleştiren sertlik yanlısı mollalar bu konuda geri adım atarak Avrupalılar'ın ön ayak oldukları bir kontrol rejimini kabul ettiler. Bir bakıma Batı'ya, Irak savaşı sonrasında daha mülayim bir politika izleyebilecekleri mesajını da verdiler. Dışarıya bu ılımlı mesajlar verilirken içeride molla oligarşisi ile giderek toplumsal anlamda kökleşen reformcu hareket arasındaki mücadele sertleşti. Devlet içindeki baskı kurumlarını elde tutan molla oligarşisi Muhammed Hatemi'yi iki kez üst üste cumhurbaşkanlığına taşıyan reform rüzgını kesmek yolunda epey mesafe kaydetti. Onlarca gazete kapatıldı, yüzlerce öğrenci ve aydın hapse atıldı. Reformcuların bugüne kadar çatışmadan kaçınmaları onlara iktidarı kaybettirdi, toplumu siyasetten uzaklaştırdı. 2000 yılı meclis seçimlerinde yaşanan coşku yerini "adam sende"ciliğe bıraktı.
İran usulü laiklik Ancak yarın seçimleri kazansalar da çürümüş, ceberrut molla oligarşisi geleceği kaybeder. Genç İran toplumu büyük bir hareketlilik içinde. Özgürlük, katılım ve dünyaya açılmayı hırsla talep ediyor. Mollalar bu seçimleri çalacak ve baskıları arttıracak olsalar bile topluma hakim olmaları zor. Rejim değişmeye başladığında da Müslümanlık ögesi ağırlık taşımaya devam etse de İran usulü bir laik yapılanma ortaya çıkacak. Bunu becerdiği ölçüde de İran hem dünya sistemine vakar içinde dönecek hem de Ortadoğu'nun şekillenmesine katkıda bulunacak.
|