| |
|
|
Geçti Bor'un pazarı!..
Yüzlerce mail geldi dünkü yazımla ilgili olarak. Cem Karaca'nın eşi İlkim Karaca'nın Edip Akbayram'a telefonda söylediklerinin "çok doğru" olduğunu söyleyen de var, ağır bulan da. Bazıları da; "Böyle bir şey olamaz, Edip böyle bir şey yapmaz, yapamaz" diyor.
Özür dilemek erdem ama!.. Sonra yeniden görüştüm İlkim'le. Biraz konuşup, dertleştik abi-kardeş. Diyor ki: "Cenazeye geldi Edip Bey. Sonra bir ara kalabalığın arasından bir adam yanaştı yanıma. Dedi ki: 'İlkim Hanım sizden bir ricam var. Bakın Edip Akbayram orada duruyor. Lakin bu kalabalığın içinde değil de yan yana konuşmak istiyor sizinle. Özür dilemek, size olan mahcubiyetini anlatmak istiyor.' Önce reddettim. Ben onunla telefonda konuştum gerekeni dedim. Ama çok ısrar etti adam. Çaresiz kabul ettim sonunda. Ve yüz yüze geldiğimde şöyle dedi bana Edip Akbayram. 'Sizden milyonlarca kez özür dilerim. Son derece haklısınız söylediklerinizde. Ben yanlış yaptım ve çok mahcubum. Ama size anlatmam gereken bazı durumlar var..."
Soğuk... Buz gibi soğuk!..
Fazla uzatmamış lafı İlkim. Demiş ki: "Artık çok geç Edip Bey. Cem'in de size söyleyecek çok şeyi olabilirdi ama, artık çok geç. Yine de geldiğiniz için teşekkür ederim." Sonra ayrılmış yanından.
Cem Karaca kırgındı "Peki neydi aralarındaki soğukluğun nedeni?" diye sordum. Acı acı gülümsedi ve şunu anlattı. "Her şeyi bir yana bırakıp bir tek örnek vereyim sana. Fikret Kızılok'un cenazesi kalkıyordu. Orada Cem'in 3-5 metre ötesinde duruyordu Edip Akbayram. Bırak yanımıza gelmeyi, selam vermemek için kafasını bile döndürmedi bizden tarafa. Cem de çok kırıldı, çok üzüldü bu davranışa. Kulağıma eğilip dedi ki; 'Bak, Edip Akbayram yüzüme bile bakmıyor. Ben döneğim ya o yüzden!' Belki bunu da yakıştıramayan, "Böyle olmuş olamaz, Edip Akbayram böyle şeyler yapmaz!" diyenler olur. O zaman açıp sorun kendisine. Yanıtı kendisinden alın. Edip Bey yaşıyor ne de olsa...
|