| |
Güzel haber
Soğuk Savaş sonrası dünyaya iki süper güç egemen oldu: Biri ABD, diğeri ise Moody's... Ne zaman kredi derecelendirme kuruluşlarından söz açılsa, New York Times'in ünlü kalemi Thomas Friedman'ın bu cümlesi aklıma gelir. Moody's kadar güçlü olmasa da, o kuruluşlardan biri, Fitch Rating dün Türkiye'ye hoş bir sürpriz yaptı: Uzun vadeli kredi notunu B'den B+'ya yükseltti. Bu "iyileştirme", Türkiye'yi "Spekülatif kategori" denilen ve yatırımcılara "Dikkatli olun" uyarısı anlamına gelen gruptan çıkarmaya yetmese bile, yine de ekonomik göstergelerin iyileşmesine uluslararası onay açısından olumlu bir gelişme. 100 yıllık Moody's ve 60 yıllık Standard and Poor's gibi devlere göre daha genç (1992'de kuruldu) ve daha küçük boyutlu (2002 sonu verilerine göre 40 bürosunda 1262 kişi çalışıyor, cirosu 378 milyon Euro) olan Fitch'in not artışı tam zamanında geldi. Çünkü kamuoyuna pek yansımasa da ekonomik göstergeler iktisatçılar arasında ciddi tartışmalara yol açıyor. Kötümserler dış ticaret ve ödemeler dengesi açıklarını, 2005'teki Çin faktörü ile yüklü dış borç ödemelerini ve de TL'nin aşırı değerlenmesini esas alarak, "Sorunların halının altına süpürüldüğünü", gelecek yıl ciddi sıkıntılarla karşılaşılabileceğini savunuyorlar. İyimserler ise enflasyon ve faizlerde düşüş, ihracat, üretim, kapasite kullanımı ve verimlilikte artış gibi olumlu gelişmeleri sayıp, "Yapısal reformlar sürdürülürse ve bir de Kıbrıs ile AB'de başımıza kaza gelmezse" Türkiye'nin önünün açık olduğunu söylüyorlar. Not yükseltilmesinin "Sürdürülebilir bir makro ekonomik istikrar sağlanması yolunda kaydedilen gelişmeleri yansıttığını" belirten Fitch, bu açıklamasıyla -bazı çekincelerle- iyimserlerin safında yer aldığını duyurmuş oldu. Bu sürprizin bir başka "hoşluğu" daha var. Fitch, küresel ekonomideki ve uluslararası sermaye piyasalarındaki gelişmeleri daha geniş perspektiften izleyebilmek için 2002 yılı başında bir danışma kurulu oluşturdu. Bu kurulun başında kim var biliyor musunuz? Fransa eski Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing! Evet, evet, AB'de büyük kavgalara neden olan Avrupa Anayasa'sının mimarı Giscard d'Estaing. Ve bizim açımızdan daha da önemlisi, "Türkiye, hem coğrafya, hem tarih, hem de kültür açısından Avrupa sınırlarının dışında" diye tutturan Giscard d'Estaing. Fitch "Ekonomik programın başarısı için AB'nin Türkiye'ye üyelik konusunda cesaretlendirici bir karar vermesinin önemli etkisi olacak" diyor. Bu açıklamasının bir kopyasını da Danışma Kurulu Başkanı Giscard d'Estaing'e göndersin...
Sırlarıyla gitti 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dün haberi alınca duyduğu derin üzüntüyü tahmin edebiliyorum: Çok yakın dostu, 40 yıllık siyasal hayatı boyunca sırdaşı ve sağ kolu olan Necdet Seçkinöz vefat etti. 77 yaşında yitirdiğimiz Seçkinöz, birçok bakanlığın yanı sıra başbakanlık müsteşarlığı da yapmış, son olarak Demirel'in görev süresi boyunca Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ni üstlenmişti. Özellikle 28 Şubat sürecine ilişkin çok gizli bilgilere sahipti. Tam bir devlet adamı olduğu için sırlarını yanında götürdü. Ama huzur içinde öldüğünü söyleyebiliriz. Çünkü "babası"nın kucağında son nefesini verdi. Onun babası Darüşşafaka'ydı. Hayatının sonuna yaklaştığını hissedince eşiyle birlikte 2002 Aralık'ında Darüşşafaka Bağışçılar Sitesi'ne çekilmişti. Türkiye gerçekten örnek bir üst düzey bürokratını yitirdi...
|