| |
|
|
Aşklar var, unutulmamak için..
Önce hemen söylemeliyim ki, ben bir eşeğim.. Bu benim kaçıncı eşekliğim.. Haber alıyorum.. Harika bir şey olacağını hissediyorum.. Ama oturup size haber vermiyorum.. O gece İş Sanat'ın salonuna girerken gördüğüm boş koltuklardan kendimi nasıl sorumlu hissettim.. Üstelik bedava.. "Aşklar var unutulmamak için" diye bir şiirsel gece düzenlemişler.. Sevgililer Günü haftasına başlarken.. O gece herkes başka yerde olur diye, öne alarak..
*** Perde açıldığında bir şeyler görülmüyor.. Seçiliyor belli belirsiz.. Eski bir meyhane sanki.. Bir köşede piyanist.. Masalarda tek tük müşteriler.. Sigara.. Mumlar.. Kadehler.. Ve karanlığın içinden şiirler başlıyor.. Nazım.. Koca Nazım ve koskoca bir şiir.. Sesi duyuyor, arkaya düşen yazıları da okuyorsunuz.. Şiir iki duyunuzla birden yol alıyor kalbinize.. Işıklar yükselirken kırmızılar içinde Tilbe Saran yürüyor sahneye.. "yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil." Öyle okuyor ki Tilbe, coşuyor salon.. Alkışlar inliyor.. Şiirler aşkı anlatıyor.. Atilla Birkiye'nin yazdıkları.. Sahne aşkları yaşıyor, Mehmet Birkiye'nin şiirler kadar güzel yorumuyla.. Türk edebiyatının en güzel aşk şiirleri birer birer vuruyor sizi kalbinizden.. Aralarında hiç duymadıklarım da var.. O geceye dek duymadığıma üzüldüğüm.. Metin Belgin'in okuyuşu, şiirin kendisi kadar acı-tatlı.. "Dün güzel bir kadın geçti Kabrimin yakınından Doya doya seyrettim Gün hazinesi bacaklarını Gecemi alt üst eden Söylesem inanmazsınız, Kalkıp verecek oldum Düşürünce mendilini; Öldüğümü unutmuşum.." İnsana öldüğünü unutturan bir güzellik başka nasıl anlatılır ki?.. Şu ifadeye bakar mısınız?.. "Seni düşünürken Bir çakıltaşı ısınır içimde.." Bir çakıltaşının insanın içinde ısınmasını düşünmüş müydünüz hiç?.. İçimde ne cehennemler yandı, bilirim de.. Özdemir Asaf olmadan aşk olur mu?.. Hakan Gerçek harikaydı tüm şiirlerde zaten.. "Sana gitme demeyeceğim Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim. Sen de bilme Lavinia.." Ve de Ümit Yaşar tabii.. Ben İspanyol Meyhanesi'ni bin kez dinledim.. Ama bu kadar güzel bir sahneleniş hatırlamıyorum.. Arka masada mezzosoprano Aylin Ateş ile tenor Hüseyin Likos var.. Serdar Yalçın'ın piyanosu eşliğinde opera tarihinin en güzel aşk şarkılarını söylüyorlar. Aylin kalktı ayağa loş ışıkta ve Carmen'in, o ateşli İspanyol kadınının dünyaca ünlü şarkısını söylüyor.. Hem de ne söylüyor.. Söyledi, söyledi ve o söylemeğe devam ederken Tilbe Saran girdi üzerine.. "Kararmış tahta masamızda bir şişe şarap" diyerek.. "Hey garson Sustur şu çığlık sesli kadını Söyle masamıza gelsin, beraber içelim.." diye sürdürerek.. İnsanın "Ayrılanlar için"i yazması için nasıl bir aşk yaşaması gerektiğini düşündünüz mü?.. Güneş Berberoğlu, okumuyor, yaşıyor.. "Her kederin tesellisi bulunur, üzülme İnsan ne kadar sevse unutabilir" demesi kolay da, unutması o kadar kolay mı?.. Herhalde kolay.. Dönüp bakıyorum kendime.. Ne unutulmaz aşkları unutmuşum.. Unutmasa insan yenisini nasıl yaşar ki, ayni ateşle?.. Şiirler bir tokat gibi patlıyor arka arkaya seven kalplerde.. Ve Hüseyin Likos, dünyanın belki de en güzel aşk şarkısını, Puccini'nin notaları ile söylüyor.. "E lucevan le stelle.." Sonra yine dizeler.. Dizeler.. Dikkatimi bir şey çekiyor.. Bunların hepsi, erkeğin kadına söyledikleri.. Niye tüm aşk şiirlerini erkekler yazmış?.. Hani kadınlar daha iyi "Duyar"dı erkeklerden.. Ya da duyuyor da böyle güzel ifade mi edemiyorlar.. İfade etmek kolay değil.. Öyle olsa, ben tüm gençliğimi, sevgililerimin kulağına başkalarının sözlerini fısıldayarak mı geçirirdim.. Yanımda sevgilim olsaydı o gece "Bak iyi dinle.. Bunların hepsini ben sana söylüyorum" derdim.. Derdim ama.. Bedri Rahmi'nin sözcükleri ile derdim.. "Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın."
|