BOLLYWOOD Paris'e taşındı
Hint ortaoyunundaki müzik, dans ve masal öğelerini bir araya getiren Bollywood sineması, Paris'e geldi. Güzel olmasına güzeller ama hepsi mücevher değil.
Bir gözyaşı, müzik ve kahkaha denizinde, fillerin sırtlarında, yanar döner dekorların, parlak kostümlerin içinde süzüm süzüm süzülen huriler...
Binbir gece masallarından fırlamış sahneler, yüzlerce figüranın rol aldığı koreografiler, akılda kalıcı müzikler, özel efektler...
Nüfusun dörtte birinin fakirlik sınırının altında yaşadığı bir ülkede yılda 5 milyar bilet satışı, 12sinema salonu, kimi kez on beş ayrı versiyonu çekilen aşk hikayeleri, üç ya da dört saat süren filmler: Bravo, bildiniz. Mahabharata gibi destanlardan esinlenen, Hint ortaoyunundaki müzik, dans ve masal öğelerini bir araya getiren nev'i şahsına münhasır bir sinemadan, Bollywood'dan söz ediyorum.
Hint Sineması'nın bu çok özel estetiğinin Paris'e misafir olması bir tesadüf değil elbette. En trendy Parizyenlerin sariler giymesinden, burnundan kıl aldırmayan Fransız aşçıların bol curry'li karışımlar pişirmesinden de anlaşılacağı üzere, burada sokaklar bir süredir buram buram Hint kültürü kokmakta. Eh, hal böyle olunca, dünyanın en sıkı kültür politikalarından birine sahip olan Centre Georges Pompidou yöneticileri de düşündüler, taşındılar ve bu akımdaki yerlerini almaya karar verdiler: Paris'liler 2004 yılı boyunca Hint sinemasıyla yakınen haşır neşir olacak.
Artık bilmeyen kaldı mı bilmiyorum, ama ben uzun bir kış uykusundan uyanan okuyucularımız olabileceğini varsayarak hatırlatmayı bir görev biliyorum: Bollywood, yetmişli yıllarda bir BBC sunucusunun Kuzey Hindistan sinema endüstrisini tanımlamak için uydurduğu bir deyim: Bombay'daki muhteşem sinema stüdyolarında Hollywood melodramları tarzında ama tamamen Hint estetiğiyle çekilen filmlere verilen bu isim bu yıl Oxford sözlüğünde de yerini almış bulunuyor. Batının uzun süre uzak durduğu ve zevksiz addettiği bu tarz, şahsiyetini kabul ettirmeye başlayınca Amerika ve Avrupa'da genel bir Hint kültürü çılgınlığı başlıyor. Hele bir de geçtiğimiz yıl Bollywood tarzı iki Hint filminin, Lagaan ve Devdas'ın Avrupa'da gerçekten iş yapmasıyla entelektüel sinemaseverler de Hint Sineması'nı takip etmeye başlıyorlar.
15 MİLYON İZLEYİCİ Günde 15 milyon izleyiciye ulaşan Hint sineması artık yalnızca yoksul halkın afyonu değil, gerçek bir moda akımı. Geleneksel değerlerle modern hayatın çarpıştığı dinamik Hint toplumu, tanrılaştırdığı aktörleri, aşk hikayeleri, aile dramları, mitolojik uyarlamalarıyla Batılıların aklını iyiden iyiye çeliyor artık. Bu sosyolojik laboratuvarın en ilginç aynası da kendine has estetiğiyle Bollywood.
Elbette her yıl fışkıran Hint filmlerinin hepsi birer mücevher değil. Ama otuzlu yıllardan günümüze Bollywood sinemasını tanıtacak olan bu festivalde gerçekten kaçırılmayacak birkaç film var. Bana sorarsanız, Raj Kapoor gibi bir dahinin sosyal taşlamaları ve Charlot uyarlamaları ya da geçen yıl Cannes jürisine davet edilen Hint Sineması'nın yıldızı Aiswarya Rai'nin yeşil nemli gözleri yeter de artar bile...
''Gayet kitsch bir sinema kültürüyle büyümüş olan biz Türklere hafif gelir'' diyorsanız inanın yanılıyorsunuz. Bir iki Bollywood klasiği gördükten sonra Türk Sineması'nın en şaşaalı filmlerinin gazino sahneleri bile gözünüze minimalist bir Japon filmi gibi görünüyor. Bu kitsch falan değil, kitschissimo. Yemin ederim.
Sedef Ecer
|