|
|
|
|
|
Başlarken...
|
|
Türkiye'de Selçuk Yaşar adını duymamış biri var mı acaba? Pek sanmıyorum. Daha da ileriye gidelim... hayatının herhangi bir döneminde Yaşar Holding ürünlerinin herhangi biriyle tanışmamış biri var mı dersiniz? Cevabım yine hayır.
Hem de kesinlikle hayır. Çünkü 1954'te İzmir'de o ünlü, o tarihi Hisar Camii civarında, Kemeraltı'na açılan daracık ve loş sokakların birinde hem boya imal edilen, hem de satılan küçücük bir dükkandan Türkiye'nin ilk holdinglerinden birini yaratan Selçuk Yaşar, ülkemizin ekonomi tarihinde son yarım yüzyılın en önemli aktörlerinden biri oldu.
Onca büyümeye, onca yayılmaya ve de onca "trend"e rağmen Yaşar Holding'in merkezini İstanbul'a taşımamakta direnen (gerçi bugün itiraf etmeye pek yanaşmadığı bir pişmanlığın pençesinde olduğu gözleniyor), iş hayatının ilk 30 yılını siyasi iktidarlarla dost, ondan sonraki 10 yılını (Özal dönemini kastediyoruz) alabildiğine, hatta kıran kırana husumet ortamında yaşayan ve nihayet son 10 yılında ise o düşmanlık döneminde yitirdiği tüylerini yerine koymaya, yine o dönemin kaçınılmaz sonucu olarak artık uçmasına pek yardımcı olamayan kanlı kanatlarını onarmaya çalışan Selçuk Yaşar'ın yaşamı, vizyonu, kavgaları; üniversitelerin Türk sanayi tarihi dersine iyi, çok iyi bir malzeme olabilir. Hatta bizce -birçokdoktora konusu olmayı bile hakediyor.
UZUN BİR İLKLER LİSTESİ Selçuk Yaşar'ın işadamı olarak önemli bir özelliği de, Türkiye'de birçok "ilk"e imzasını atması. Zaten kendisinin de aşina olduğu Fransızca'daki ifadeyle "vizyonerlik", bazen uçukluk ölçüsünde yaratıcılık değil mi?
Onun o uzun "ilkler" listesinden birkaçını aktaralım: İlk boya fabrikası (DYO), turizmde ilk 5 yıldızlı otellerden biri (Çeşme Altınyunus), özel sektörün ilk bira fabrikası (Türk Tuborg), ilk uzun ömürlü süt fabrikası (Pınar Süt), ilk entegre et tesisi (Pınar Et), ilk tohum üretim tesisi (Pınar Cargill), ilk entegre hayvan besiciliği (Çamlı Besicilik), ilk modern hayvan yemi üretim tesisi (Çamlı Yem), ilk hindi işletmeciliği (Çamlı Damızlık Hindi), ilk balık çiftliği (Pınar Deniz)... Off.. Listenin ortasına gelmeden başım döndü...
Şu sıralar 79'uncu yaşgününü kutlayan Selçuk Yaşar'ın hayatının sonbaharında iki derin acı, belini büktü demesek bile gözpınarlarından engellemekte epey güçlük çektiği yaşların süzülmesine neden oluyor.
İlki, tüm ticari ve sınai yaşamına gölge düşürdüğüne inandığı Tütünbank'ın Fon'a geçmesi olayı.
Diğeri ise en az 20 yıl boyunca imparatorluğun (lafın gelişi kullanmadık bu sözcüğü; Yaşar Holding, Ege'de gerçekten bir imparatorluk) varisi olarak kamuoyuna lanse edilen oğlu Selim Yaşar'ın gruptan tümüyle, aileden de hemen hemen tümüyle kopmuş olması.
Zaten bu dizinin hazırlanmasına da Rus romancı İvan Turgenyev'in o ünlü eseri, o başucu yapıtı "Babalar ve Oğullar"daki dramı anımsatan Yaşar Ailesi'ndeki deprem neden -bu sözcüğü ağır buluyorsanız, vesile diyelim- oldu.
OĞLUNDAN VAZGEÇTİ Selim Yaşar'ın dönmeyeceği ya da dönemeyeceği ortaya çıkınca; Selçuk Bey, Yaşar Holding'i yeniden yapılandırmak adı altında Türkiye'nin pek alışık olmadığı bir operasyona girişti: İki kızından birini başkanlığa, diğerini de başkan yardımcılığına getiriverdi...
Ardından gerek İzmir'de, gerekse İstanbul'da aynı yolu izleyenler ortaya çıktı ama bir "fark"ı gözardı etmemek gerek: Onların zaten erkek çocukları yoktu. Selçuk Yaşar ise -yukarda da söylediğimiz gibi- tahtın kendinden sonraki sahibi olarak yetiştirdiği, o amaçla İsviçre, İngiltere ve ABD'de okuttuğu oğlundan vazgeçiyordu. Bir veya birkaç çırpıda...
Onun öyküsünü kendi ağzından dinleyip öğreneceğiz... İşte huzurunuzda işadamı, aileleri ve çocuklarıyla birlikte 30 bin kişinin ekmeğini sağlayan sanayici, Ege aşığı ve baba olarak (O İzmir'de, özellikle de Karşıyaka'da "Selçuk Baba" olarak biliniyor) Selçuk Yaşar...
|
|
|
|
|
|
|
|
|