| |
|
|
Dünyalar güzeli bir gün..
İstanbulspor yönetiminin canı istemediği için Fener maçı ertesi güne ertelenince, cumartesi günüm birden programsız kaldı.. Muzo maçı seyretmeye bize gelmişti..
"Hadi Hıncal Ağabey, bize gidelim" dedi..
"Bize" dediği, G-Mall..
Hani Levent Kırca'nın tiyatro çadırı bir alış veriş merkezine çevrilmişti ya, Dolmabahçe'de.. Orası.. Biraz da Muzo'ya kızdığım için adımımı atmamıştım, ne açılışında, ne de sonrasında..
"Ceza yeter" dedim içimden.. Orhan (Mizanoğlu) ve Güven'i (Osma) de alıp gittik..
Gittik ki, çadır olmuş bir saray.. Kanuni Sultan Süleyman, bu çadırı kendi otağı ile karşılaştırsa, hırsından ölürdü herhalde..
Nasıl bir cennet olmuş o terkedilmiş, külüstür çadır.. Girişte kocaman bir tatlıcı ve kebabçı.. Yanında pırıl pırıl ve tıklım tıklım bir Gima.. Pas geçtik.. Yukarı çıktık.. Muzo'nun oraya.. Çevrede altı sinema var, ortada bir kulis.. Ama ne kulis.. Num-Num diye bir snack bar.. Filmi beklerken yenecek harika hafif yemekler..
Etraf cıvıl cıvıl.. Dünyalar şirini bir yönetici var.. Nil.. Bizi karşıladı.. Bir masaya oturttu.. Anında servis elemanları tepemizde bittiler.. Nasıl şirin, nasıl sevimli delikanlılar.. Ve ne kadar iyi satıcı.. Öyle ballandırıyorlar ki, koca listenin hepsini yemek istiyorsunuz..
Çeyrek kilo köfteli hamburgerlerde karar kıldı. Gelen tabağı görmek gerek.. Böyle bir sunuşa insan ancak "Yeme de yanında yat" der.. Ama ne yazık ki, ben hızlı yemek zorundayım. Yarım saat sonra Ritz'de Hürriyet ile randevum var. Bir röportaj için Fatih Altaylı ile buluşacağız.. Baktım Nehir orda.. Erdoğan.. NTV Life Style Sinema'nın anons çekimleri için orayı seçmişler.. Dört erkek masası tatsız.. Nehir mezun olunca bir süre Muzo'nun şirketinde de çalışmıştı.. Onu da davet ettik masaya ki, bir süsümüz, bir gençliğimiz, bir canlılığımız olsun.. Etraf zaten cıvıl cıvıl.. Bizim masa da çiçeklendi.
Bir buçuk saat sonra döndüm.. Baktım millet mutlu.. Hiç sıkılmamış, keyif içinde oturuyorlar..
Muzo "Bir film seyredelim" teklifinde bulundu.. Hababam var görmediğim.. Vizontele var..
"Muzo" dedim.. " Canım fena halde bir aşk filmi seyretmek istiyor.."
"Daniskası var" dedi.. "Love Actually- Aşk Her yerde diye bir film var.."
"Tamam" dedim..
Girdik..
Girdik ve çıkmak istemedik..
Tanrım bu ne güzel, bu ne tatlı bir filmdir..
Aşk.. Sevgi denen şey var ya.. Her çeşidi, ama her çeşidi bu filmde var.. Bir yığın aşk masalı iç içe.. Biri mutlak sizinkidir.. Finalde perde bölünüyor, her karede izlediğiniz aşklardan biri.. Sonra tekrar bölünüyor, sonra tekrar.. Bine bölünüyor perde.. Dikkatli bakın, belki, belki değil mutlak siz de orada olacaksınız..
Bu kadar güzel bir senaryo.. Bu kadar güzel bir çekim.. Bu kadar güzel bir yönetim.. Bu kadar güzel oyunculuk.. Filmdeki herkes, ama herkes harika oynuyor..
Bir aşk, bir sevgi filmi böyle yapılır işte.. Yoo.. Öyle Love Story gibi ağdalı değil.. Duygu sömürüleri ile dolu değil.. Yalın.. Sade.. Olağan, çok olağan bir anlatım.. Masal.. Sizi içine alan masal..
Gülüyorum, kahkaha atıyorum.. Yaşaran gözlerimi etrafa çaktırmadan siliyor, burnumu sessiz çekmeye uğraşıyorum..
Filmin her, ama her anında duygulanıyorum..
Reklamını gördüm gazetelerde..
"Yüzde 100 izlenmeli.."
Eksik.. Yüzde 1000 izlenmeli.. Her izleyen 10 defa izlemeli..
Bu kadar sevgi, bu kadar keyif, bu kadar mutluluk dolu film çok az çevrilir sinema dünyasında çünkü..
Bir de müzik var.. Bir de güzel şarkılar var.. Tanıdık herkese filmin Sound Track albümünü sipariş etmeye başladım bile...
Nasıl keyifli, nasıl coşkulu çıktım sinemadan..
Sevgiye böylesine doymak, karnımı fena halde acıktırmış.. Kurt gibi açım.. Bizim masayı muhafaza etmiş Nil..
Bu defa "Ağır" yemek seçtim.. Şnitzel.. Bu kadar güzel şnitzeli Viyana'da bile yemedim.. Eğer müthiş keyfim yaratmadı ise lezzeti..
Sonra yaktık puroları.. Vakit gece yarısını geçmiş.. G-Mall nerdeyse boşalmış.. Kimsenin kalkmaya niyeti yok..
Kimse bu güzel günün bitmesini istemiyor..
Çünkü bu kadar güzel günler, hayatta sık sık yaşanmıyor!..
|