| |
|
|
Vuslatın başka alem, sen bir ömre bedelsin...
Önceki gece, kalabalık bir arkadaş grubu ile masa başındaydık. Dışarıda kar soğuğu ve içeride de ev sıcağı vardı. Arkadaşlığın getirdiği ek sıcaklık, yemek odasını daha da fazla ısıtıyordu.
Gece yarısına doğru dikkat ettim. Sayıları 20'ye varan insanların hepsi, aynı anda konuşmaktaydılar. Herkes aynı anda konuştuğu için, konuşanlar seslerini daha fazla duyurmaya çalışıyor, cümleler, kelimeler havada birbirleri ile çarpışıyordu.
Bu kadar konuşmacının olduğu bir mekanda, hiç olmazsa bir tane de dinleyici bulunması gerekmez miydi? Ama tek bir dinleyici yoktu! Kimse kimseyi dinlemiyor, sadece herkes konuşuyordu. Acaba, herkesin söyleyecek bu kadar çok sözü olduğu ve kimsenin de söylenenleri dinlemeye niyeti olmadığı bir toplum, dünyanın başka yerinde var mıdır? Televizyonlardaki açık oturumlara da dikkat ediyorum.
Durum oralarda da aynı. Diyelim ki tartışmaları gereken üç konuşmacı var. Bir konuşmacı konuşurken, diğerleri onu dinlemiyorlar... O sırada, kendi söyleyecekleri şeylere kilitlenip, beyinlerinin dinleme düğmelerini kapatıyorlar. Bazıları, dinler gibi duruyor. Bazıları ise, bu zahmeti de ihtiyar etmeyip, önlerindeki notları yeniden okuyor ve sıra kendilerine gelince ne konuşacaklarının provasını yapıyorlar.
Bizim toplumda insanların sık sık "Konuşma Özürlü" diye eleştirildiğini duyarız. Oysa insanlarımız çoğunlukla "Dinleme Özürlü"dür. Basındaki polemiklerde de, taraflar birbirlerinin yazdıklarına cevap vermez ki. Kendi söyleyeceklerini söyleyip, konuyu iyice dağıtırlar.
Aslında, dinlemek ne kadar önemlidir. İnsanlar hep konuştukları ve kimseyi dinlemedikleri için, çoğunluk, kendilerini dinleyecek birilerini arar. Geçen yıllardan birinde, tabii evlenmeden önce, bir genç kadınla uzun uzun karşılıklı oturmuştum. Birlikte olduğumuz süre boyunca hep o konuştu. Ben arada bir "Anlıyorum", "Haklısın", "Çok doğru" gibi, onaylama vurguları yaptım sadece.
Üç saat sonra ayrılırken, çok mutluydu, - Ne güzel sohbet ettik, dedi bana. Bu tür deneyimlerimin ışığında, genç insanlara tavsiye ediyorum. Beraber olduğunuz kişiyi, hiç kesmeden, susarak dinlerseniz, çevrede "Çok hoşsohbet bir insan" diye bilinirsiniz. Ama yine de ölçüyü fazla kaçırmayın. 50 yıldır evli olan çift, boşanma davası ile hakim önüne çıkmışlar. Kadın hakime, kocasını şikayet etmiş: - 50 yıldır evliyiz, benimle tek kelime bile konuşmadı, demiş. Hakim adamı azarlamış, - Neden karınla 50 yıldır hiç konuşmadın? Adam boynunu büküp, cevap vermiş: - Bizim hanımın sözünü kesmek istemedim!
Benim en hoşuma giden şeylerden biri de, "Diyalog" kavramının politikacılar tarafından kullanılma biçimidir. Politikacı, miting meydanında kürsüye çıkar. Saatlerce konuşur. Sonra kürsüden inince, çevresindekilere, "Halkla diyalog kurmadan olmaz" der.
Hepinize şiddetle tavsiye ediyorum. Hiç konuşmadan karşınızdakini dinlemeyi bir kez deneyin. Çok ilgi çekici şeyler duyabilirsiniz.
|