| |
|
|
Kopsam mı acaba...?
Sevgi'nin Günlüğü
Sevgi diye biri.. SEVGİ diye biri yok.. Ama Sevgi'nin Günlüğü var.. O çok ünlü bir babanın, bir zamanlar baba kadar ünlü bir annenin dünyalar şekeri kızı.. Yazdıklarını bana getirdi.. Baktım.. Bayıldım.. "Başkaları senin farkına varıp kapana kadar ben köşemde yayınlarım" dedim.. Asıl adı Sevgi değil.. Adının ve ailesinin şimdilik gizli kalması, yazılarının daha özgür olmasını sağlayacak..
Bu görüşe katıldım ve onun takma adını, dünyanın en sevilen sözcüğü olarak seçtim.. Öyle içten yazıyor ki.. Yazdıkları sadece günümüz genç kızlarının değil, zaman zaman tüm gençlerin yaşadıkları.. Sorunları, çıkmazları, rüyaları ve güzellikleri ile.. Günün birinde Günlük yazı şansı bulursa, gerçekten Sevginin Günlüğü olacak köşesi.. Bu yüzden ben onu her hafta cumartesileri buraya taşıyacağım halde, adını "Haftalık" koyamadım.. Size Sevgi'nin Günlüğü'nü takdim ediyorum.
Yok anacığım böyle olmayacak, en iyisi ev'lenmek. Yaşıtlarımın çoğu çoluğa çocuğa karıştı. Ben hala Prenses Stephanie edalarındayım. Üniversite biteli üç yıl oldu, yediğim önümde yemediğim arkamda, lay lay lom, "gak" desem gak, "guk" desem guk. Nerede okuldaki idealist kız, nerede şimdiki ben? Ah gençliğim ne çabuk da geçiyorsun. Gel geri...
Mesela sözde on sekiz yaşına gelince ilk iş ehliyet alacaktım. Yaş oldu yirmi dört... Benim arabayla ilgili bildiğim tek şey gaz sağda, fren solda. Yoksa tersi miydi?... Neyse ağaç yaşken eğilirmiş, benim bugüne kadar nasıl eğildiğim ortada. Ancak yeni yılda kendime 2004 model bir "Ben" lazım, ipleri ele alıp dört nala koşmaya, ayaklarımın üstünde durmaya başlamam gerek...
İlk adım kendime ait bir ev kurmak. Öncelikle evin pembe panjurlu ve alıştığım konforda olmayacağını, gak guk muhabbetinin biteceğinin farkında olduğumu belirtmek isterim. Ütü yapmak, çamaşır yıkamak ve etrafı silmek süpürmek var, hastalanınca "Anneeeee!!! Çorbaaaaaa" diye nazlanmak, arzuma göre düzenlenmiş mönüler yookkk!. Eve gelirken "Anne açım, şunu bunu pişir" demek, "Gömleğim hala yıkanmadı mı?. Çorabımın teki nerede?.
Yine mi salata?" diye dırdırlanmak yookkkk!!! Dahası.. Gardrobum üçte ikilik bir sarsıntıya uğrayacak.. Annemin ve ablamın takı, çanta ve bluzlarını tırtıklamak da yok!!!! ( ayyy en büyük darbe de bu). Nikâhsız ayrı eve çıkmak da Türk toplumunun gelenek ve göreneklerine aykırı olduğundan "kaka kız" ilan edilmek de mümkün tabii. Aileden ve yakınlardan bazıları bana "Özgür kız" ya da "Evde kalmış kız" gibi sıfatlar da takabilirler. Anneannem "Elin kızlarından neyin eksik yavrum, niye evlenmiyorsun?" diyerek, iki damla göz yaşıyla duygu sömürüsü yapıp işi acılı Adana kıvamına getirebilir.
Ya da biraz şansım varsa ters tepki verip, artık benden ümidini keser ve evlilik meselesini sonsuza kadar kapatabilir. Bu arada.. Düz Tabanlar Kraliçesi olduğumu unutmayalım..
Ha bir de gün boyunca evde annem, ablam, kediler, köpek, Hanife derken, enerjimin ve konuşma ihtiyacımın yüzde 80'ini tükettiğimden, taşkınlığımın farkında olmayan sevgilimin benim gerçek çenesi düşük ve fırıldak halimi görünce arkasına bakmadan kaçma durumu da var. Bütün bunları dezavantaj olarak sayarsak, peki bu işin avantajları neler olabilir?.
Başta hayatımdan sorumlu devlet bakanı biricik annem olmak üzere ailenin hanımları birleşip KKK (Kızımızı Koruma ve Kollama) Vakfı kurup el altından yardıma başlayabilirler, "Burası otel mi kızım?", "Akşam neredeydin?" diye soran olmaz, annem elinde allıkla "Aaa!! çok soluksun ne o öyle mezardan izinli gibi" diyerek peşimden koşturmaz.
Mideme harcadığım para faturalara gideceğinden az yerim ve zayıflarım, 2004'ün ilk dedikodu malzemesini altın tepside sunduğum biricik yakınlarım ve uzaklarım yemeyip içmeyip beni çekiştireceklerinden bu yaştan sonra boyum uzayabilir. İster dağıtırım, ister toplarım, ister uyurum, ister uyumam, zıplarım, bağırırım, huzur içinde yoga yapıp belki nirvanaya bile ulaşabilirim.. Belki de Ne dersiniz kopayım mı?
|