Ne hoş bir sürpriz bu!
İncirlik meselesinde hükümetin yeni "muhafazakar demokrat" kimliğinden sadece "muhafaza" ile ilgili olanı arz-ı endam etti. Bu elbette "kar"lı da görülebilir, ama "halka yakın" bir iktidarın bazı gerçekleri "halka karşı" sıkıca "muhafaza"ya almasının ne kadar "demokrat" bir tavır olduğu tartışılmalı. Haziran ayında "insani yardım" maskeli alınan gizli kararın maskesi yeni, o da mecburen düştü... Ve "insani yardım"ın aslında "işgali yardım" olduğunu öğrendik. Kendi topraklarındaki üssün bir işgalin sürdürülmesine destek mekanı olarak kullanıldığı, kullanılacağı halktan saklanmıştı. Gerçi epeydir hepimiz, aydını halkı kol kola popstarla meşguldük ama, yine de oylama molasında, reklam arasında filan duyurulabilirdi hiç olmazsa!
*** "Demokratlık" ciddi bir samimiyet meselesidir. Açıklığı, izahı, iknayı, paylaşmayı, tartışmayı, meşruiyetin ve hukukun ve de çoğulculuğun gözetilmesini, gündelik eylemlerinizin bunlarla beslenebilmesini gerekli kılar. "İşgal" konusunda duygusal, vicdani ve akli muhalefeti olan bir halkı kazıklamak, muhafazakar"lığa uysa da, demokratlığa pek denk düşmez. Başbakan, eli kulağındaki ABD gezisine ve Bush randevusuna bir kutu incir yerine binlerce Amerikan askerinin sıçrayacağı İncirlik'le gitmeyi elbette daha etkileyici bulabilir... Lakin, artık yanında sadece "müttefikimiz, stratejik ortağımız, dostumuz, canımız" ABD'ye hediye değil, maalesef bir de "uyutulmuş bir halk" taşıyacak. Bu tabii ki dünyaya sözde demokrasi taşıyıp durmaktan dem vuran ABD'nin umurunda değildir; keşke Türkiye'ye ve partisine demokrasi damgası vurmayı vaat eden Başbakan'ın umurunda olsaydı!
*** Mesele binlerce ABD askerinin Türkiye topraklarında işgal kuvveti becayişine girmesi, kiminin evine dönmesi, kiminin evinden gelip Iraklıların evlerine girmesinden de ibaret değil. Mesele, "yol olması"dır. ABD'nin "neo-muhafazakar" azgınlarına "neo-demokratça" sunulan iştah açıcı bir aperatif gibidir İncirlik'in yalama olması. Bugün Irak'ta sıçrayıp duranların, yarın, hele bir de seçimi kazanırlarsa yahut daha da acele edip seçime yetiştirmeye çalışırlarsa, "ona değmiş, buna değmemiş", "şunda kimyasal var, bunda biyolojik", "o teröre yataklık yapıyor, beriki terörü evlatlık almış" bahanesiyle sağa sola sıçramaları mukadderdir. Solumuz neyse de, sağımız, sağ üst ve alt yanlarımız "neo-muhafazakar mönü" nün "Şefin tavsiyesi" hanesindeki ülkelerle doludur. Gizli bir bakanlar kurulu kararıyla, Meclis'ten ve halktan kaçırılarak başlayan "muhafazakar- demokrat şirinlik", bir gece ansızın, "Sorry, bu askerler biraz da başka ülkeleri ziyaret edecek" oldu bittisine gebe kalabilir. O gün, demokratlığın d'sine bile vaktiniz kalmaz! Saldırganlığın s'si, işgal'in i'si... gibi kalıverirsiniz.
*** Böylesine hayati bir kararın basına ve halka sızmaması için özel gayret gösterilmesi, halkın yüzde 35 oyuyla gelip yüzde 50'ye gittiğini söyleyen bir iktidarın, denklemin halk" kalemi hakkındaki hissiyatını biraz gözden geçirmesini şart koşar. "Halkı arkasına almak" ile "halkın arkasından dolanmak" arasında ciddi bir felsefi-siyasi ayrım olmalı. İsterseniz, buna "uçurum" da diyebilirsiniz. Bir de, ayıptır söylemesi, "yalan söylemek ayıptır, günahtır!"
|