| |
|
|
Bilimden dine bir itiraz daha..
"Arzu insan için iyidir.." Buradaki "Arzu"nun "Cinsel" olduğunun altını çizelim.. Eskilerin deyimi ile Şehvet..
Şehvet Kurbanı diye bir film anlatırdı babam.. Yaşlı bir profesörün genç bir revü kızına duyduğu arzunun onu nasıl mahva sürüklediğini anlatırmış film. Yaşlı adam, genç kızın yanında kalabilmek için, onun flörtlerinin eve gelip gitmelerini organize edecek kadar düşmüş.. Emile Jannings ve Marlene Dietrich oynarlarmış..
Alman sinemasının bu en ünlü filminin orijinal adının Mavi Melek (Blue Angel) olduğunu büyünce öğrendim. Daha sonra Hollywood bu filmi yeniden çevirdi. Bu defa Curd Jurgens ve May Britt oynadılar. Gene babam nakletmişti.
Muhsin Ertuğrul da Türk versiyonunu yapıp baş rolünü oynamış.. Yani konu o kadar evrensel.. Yani cinsel arzu, yani şehvet, o kadar kötü.. Babamın bize ilk nasihatı, içimizden gelen bu arzuyu yenmemiz.. Şimdi geriye gidelim..
"Arzu, ya da daha açık ifadesi ile cinsel arzu, şehvet, altıncı yüzyılda, Papa Büyük Gregory tarafından ilan edilen "Yedi Ölümcül Günah" tan birincisi.. Ötekiler sıra ile.. Öfke.. Oburluk.. Tembellik.. Gurur.. Hırs.. Kıskançlık.. Bugün bir bölüm bilim, oburluğun ölümcül olduğu konusunda Papa ile ayni fikirde.. Ama iş ötekilere gelince, tartışmalar var..
Baldan tatlı olduğu tartışılmaz öfkenin itici gücünü inkar edebilir misiniz?. Sirano'yu Roksan'dan uzak tutan, ama ölüme giderken yanında götürdüğü tek şey olduğu için mutluluk veren "Gurur" nasıl günah olur?. Hırs.. Olmayınca başarı nasıl olur söyler misiniz?. Ya da kıskançlığın da çok güçlü bir itici olduğu açık değil mi?. İnsanı insan yapan, başarıya götüren şeyler nasıl günah olabilir ki?.. "Efendim, günah olan aşırısı.." Hayır.. Papa'nın kastı bu değil ki.. Herşeyin aşırısı zararlı değil mi zaten.. O zaman niye yedisini ayırıp sıralasın ki..
Oxford Üniversitesi araştırma sonuçlarını açıkladı. Bugün konumuz bir numara.. Cinsel Arzu.. Şehvet.. Öyle yetiştirildik, öyle eğitildik ki, yıllar boyu, bu arzuyu bırakın ifade etmeyi, hissetmekten utanır olduk. Birine, birşeye cinsel arzu duyduğumuzda suçluluk hislerine kapıldık. Şöyle bir düşünün..
Hayatınızda kaç kez "Seni seviyorum" dediniz?.. Kaç kez "Seni arzu ediyorum?.." İnsan her önüne geleni sevmez. Her önüne geleni arzu edebilir oysa.. O zaman ikinci daha çok ifade edilmeli değil mi?.. Hayır.. O günah.. Hissetmek bile günah.. Hele hele söylemek?.. Şimdi dünyaca ünlü Oxford Üniversitesi, Yedi Ölümcül Günah'ı yeniden inceleme kararı çerçevesinde yaptığı araştırmaların sonucunu açıklıyor ve diyor ki..
"Kendinizi suçlu hissetmeyi bırakın. Cinsel Arzu duymak yaşadığınızı kanıtlayan bir erdemdir ve artık bir günah olarak kabul edilmemelidir."
Yani "Suçluluk duymayı bırak.. Cinsel arzularınla yaşamaya bak.." En büyük destekçisi bir başka bilim adamı.. Simon Blackburn dünyanın önde gelen filozoflarından ve bir başka ünlü okul Cambridge'in hocası.. "İnsanın en temel güdüsü, çağlar boyu yanlış olarak lanetlendi.
Seks keyiftir ve bu keyif insanlık tarafından geri istenmelidir. Ben bu konuyu tam üç ay düşündüm" diyor, "Çalışmalarımın amacı 'Arzu'yu günah listesinden kurtarmak ve erdemlerin arasına yazmaktı." Blackburn "Cinsel arzunun kontroldan çıkması, günah olarak suçlanmasını gerektirmez. Bu susuzluk hissini sarhoşluktan sorumlu tutmak gibi olur" diyor. "St. Augustine, St. Jerome, St. Thomas Aquinas gibi Hıristiyan düşünürleri, öyle bir ahlak havası yarattılar ki, insanlar cinsel arzu duymaktan utanır oldular."
Profesör, arzuyu itham eden analizleri yüzünden Alman düşünür Kant'ı ve zevk veren herşeyi yasaklayan Senaca'yı fena halde suçluyor. Buna karşılık David Hume (18. Yüzyıl) ve Thomas Hobbes'u (17. Yüzyıl) sekse destek oldukları için alkışlıyor ve lafını bağlıyor: "Arzu, özgürce his ve ifade edilmesini önleyen yanlış filozifiler ve ideolojilerin ağırlığı altında ezilmediği zaman, en iyi şekilde gelişir."
|