| |
|
|
Bir yıldız doğuyor!..
Film şöyle böyle.. Taylan Biraderler ve Sinan Çetin mükemmel bir film yapma fırsatını ellerinden kaçırmışlar, yazık.. Hayalet, son zamanlarda okuduğum en sürükleyici romanlardan biriydi. Doğu Yücel çok hızlı ve çok kolay okunan bir gerilim ve gizem romanı yazmıştı. Bu romandan gene Doğu'nun senaryolaştırdığı filme giderken doğrusu fazla umutlanmıştım. Biraz da onun hayal kırıklığı olabilir. Bir defa romanı üniversiteden alıp liseye indirme hatasını işlemişler. Böylece çekim kolaylaşmış ama, film, son zamanlarda peynir ekmek gibi tüketilen Hababam türüne dönmüş. Üniversite öğrencisinde dramatik yapı daha güçlüydü. Lisede şamata önde.. Romanda Ceyda mesela, Burak mesela, çok derin, altı çok güzel çizilmiş tiplerdi.. Filmde esas oğlan Gökalp ve esas kız Güldem bile havada.. Tabii bunda Taylan Biraderler'in günahı da büyük.. Biraderler iyi film çekiyorlar. Okul teknik olarak dünya standartlarında.. Ama film yapmak ayrı şey.. Okul korku filmi olamamış.. Güldürü daha önde.. "Keşke öyle gitseydi" diyor insan.. O zaman tiplerin derinleşmesine de gerek yok. Basarsın kahkahayı geçer gidersin.. Hele hele o çok iddialı "ÖSS baskısı" tam hikaye.. Öğrenci Seçme Sınavları Türk gencinin gerçekten en büyük işkencesi, ama filmde yok.. O baskıyı, o bunalımı seyirci algılayamıyor. Filmin ilk yarısı uzun ve durağan.. Burada güya tipleri tanıyorsunuz ki, konunun içine giresiniz.. Ama her şey öyle yüzeysel ki, giderek sıkılmaya "Şu ara gelse de hava alsak" demeye başlıyorsunuz ki, ben, filmi kesen bu aralara oldum olası deli olurum üstelik..
İkinci yarıda tempo baş döndürücü bir hıza ulaşıyor ve film kurtuluyor. Bu filmi Sinan kendi yapsaydı keşke.. Ya da en azından makası eline alıp, kurguya girseydi..
***
Okul'dan kalan, Nehir Erdoğan.. Bugün "Bir yıldız doğuyor" başlığını rahatça atıyorum.. Nehir gerek fiziği, gerek oyunculuğu ile Türk sinema ve televizyonlarının özlediği Genç Kız!.. Ondaki cevherin ilk farkına varma keyfi ve onuru bana ait.. Başlangıçtan beri gelişmesini adım adım izlediğim için yakından biliyorum. Tele Pazar'ı planladığımızda Ali Kocatepe ve Ebru Kantarcıoğlu gibi iki ekran devinin yanına genç yüzler istemiştik.. Nehir'i görür görmez "İşte bu" dedim.. Tele Pazar seyirci için bir program, içeridekiler için bir "Canlı Yayın Okulu" olarak başladı. Her salı bir evvelki pazarı eleştirmek için toplanırdık. Eleştirilerimde acımasız olduğumu düşünenler bu toplantılarda olmalıydılar.. Nehir zaman zaman ağlamamak için kendini güç tutar, ama her söylediğimi not ederdi. Bugün rahatça iddia ediyorum, Türkiye'nin en iyi sunucularından.. Lafa "Evet" diye başlamaz.. "Diyoruz" diye bitirmez.. "İzin verirseniz.. Hep birlikte.." gibi aptalca klişeleri kullanmaz. Seyirciden Seyirciden alkış dilenmez.. Sonunda soru işareti olmayan sorular sormaz.. Yanıtı "Evet" veya "Hayır" olan uzun sorularla insanları boğmaz.. Dersine en iyi şekilde hazırlanıp mikrofonu öyle eline alır.. NTV'de Life Style Sinema sunuyor, perşembe geceleri.. Bir izleyin.. Sadece göz alıcı fiziğine değil, sunucu olarak kimyasına bakın.. Tele- Pazar ve TRT ilişkisi, onu TRT'nin Koçum Benim dizisine götürdü. Orada bir lise öğrencisini oynadı.. Küçük başlayan rolü, yeteneğine paralel, giderek büyüdü.. Onu bu dizide de gururla seyrettim. Koçum Benim, Okul'a, oradan da Hababam'a transfer olmasına yol açtı. Nehir okul filmlerinin en aranan ismi oldu. Bu başarıların hepsini hak ediyor.. Çünkü çok çalışıyor.. Akıl almaz bir tempo ile çalışıyor.. Tıpkı Okul'daki Güldem gibi, aklında konservatuar varken çok sevdiği babasını üzmemek için İşletme okudu. Pırıl pırıl bitirdi. Babası genç yaşta kanserden gitti, ama gözü arkada kalmadan gitti. Şimdi yukarıda bir yerlerde kızının Kendi" çizdiği yoldaki zaferlerini izliyordur. Okul bir başlangıç aslında.. Bir yıldızın doğmakta olduğunu haber veren bir başlangıç!.. Yolun açık olsun Nehir!..
|