|
|
 |
 |
 |
|
| Arabistan'da bir gece
|
|
EKONOMİK Forum'un düzenleyicilerinden Al Baraka'nın sahibi Şeyh Salih Kamil'in evinin bahçesi futbol sahalarının yan yana getirilmesiyle ölçülebilecek büyüklükte. Şeyh, Erdoğan ve Clinton'ı yanına alarak açık büfeleri gezdirdi.
SUŞİ İLK SIRADA
HER büfede dünyanın ünlü mutfaklarından yemekler bulunuyordu. İlk sırada Japonlar'ın suşisi, ikinci sırada Türk yemekleri vardı. Bunları diğer mutfaklar izledi.
***
Arabistan’da bir gece.
MEKKE, Cidde'ye 80 kilometre uzaklıkta... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ekonomik Forum toplantısı için Cidde'ye geldiği günden bu yana aklımızda tek soru var: "Umre için Kabe'ye gider mi?" Forum'un organizasyon komitesinde yer alan Al Baraka'nın Başkanı Şeyh Salih Kamil'in evinde verdiği yemekte de çevremize aynı soruyu soruyoruz.
Evin oturduğu alan futbol sahalarının yan yana getirilmesiyle ölçülecek büyüklükte. Erdoğan ve beraberindeki bakanlar Ali Babacan ile Kemal Unakıtan'a Şeyh Salih Kamil büyük ilgi gösteriyor. Bahçenin bir kenarına kurulmuş çadırda konuklarını ağırlıyor. Biraz sonra bahçenin diğer yanında bir futbol sahası büyüklüğündeki alan üzerine kurulmuş yemek masalarının bulunduğu bölüme geçiyoruz.
Clinton ile sohbet
Tam bu sırada bir hareketlenme oluyor. Gelen, ABD eski Başkanı Bill Clinton... Şeyh Salih Kamil, Erdoğan ve Clinton'ı yanına alarak bahçede, açık büfeler içine kurulmuş yemek servislerinin olduğu bölümü gezdiriyor.
Her bir büfe dünyanın ünlü bir mutfağından yemek sunuyor. Japonların suşisi ilk sırayı almış. Ardından Türk, Macar, Lübnan, İtalyan, Fransız ve Meksika mutfaklarının en ünlüleri sıralanmış. Bahçenin tam ortasında da Arabistan'ın özgün mutfağı.
Yemek tercihleri yapılıp masaya geçildikten sonra Erdoğan'ın yanına Veliaht Prens Abdullah'ın oğlu, Prens Suud Bin Abdullah bin Abdülaziz El-Suud oturuyor. Erdoğan çok uzun süre Prens ile sohbet ediyor. Solunda ise Lübnan Başbakanı Refik Hariri oturuyor. Onun da yanında Clinton.
Erdoğan, Prens ile sohbet ederken Clinton da Hariri ile sohbete başlıyor. Yemek süresince bu böyle devam ediyor. Bir ara Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Erdoğan'ın yanına gidip kulağına bir şeyler söylüyor. Başbakan, bu dakikadan itibaren Clinton'ın oturduğu sol tarafına dönüyor. Clinton, Hariri ve Erdoğan yarım saat süresince hararetle bir konu üzerinde konuşuyor. Söz Clinton'da kalıyor, iki başbakan daha çok kendisini dinlemeyi tercih ediyor.
Mekke'ye gidiş
Yemek, saat 23.00 civarında son buluyor. Clinton ayağa kalktığında etrafı bir anda doluyor. Herkes bir kare fotoğraf çektirebilmek için çırpınıyor. Dikkat ediyoruz, Clinton ile fotoğraf çektirmek isteyenlerin çoğunluğu kadın. Erdoğan ise Hariri ile ayak üstü sohbet ettikten sonra çıkışa doğru yönelirken yanındakilere, "Hacca gidelim" diyor.
Şeyh Salih Kamil'in bahçe içindeki evlerinden biri Erdoğan ve beraberindekilerin abdest alması için açılıyor. Bir süre sonra da çuvallar içinde ihramlar ve terlikler getirilip dağıtılıyor. Büyük bir gizlilik hüküm sürüyor. Bizi, 80 kilometre uzaklıktaki Mekke'ye nasıl gideceğimizin telaşı sarıyor. Ali Ekeyılmaz ile bir otomobil arayışına giriyoruz. Şansımız yaver gidiyor işadamlarından birisi imdadımıza yetişiyor. Cidde'de yaşayan bir arkadaşının otomobili ile yola koyuluyoruz.
Kabe'nin kapısında ilk engel Ali'nin fotoğraf makinelerine geliyor. Kapıdaki asker sert bir dille içeride fotoğraf çekilmesinin yasak olduğunu söylüyor. Çaresiz profesyonel fotoğraf makinelerini otomobile bırakıyoruz. Umudumuz küçük fotoğraf makinesi bir de cep telefonlarımızdaki görüntü kaydediciler.
Takım elbiseyle tavaf
Bir noktada durup Kabe'yi tavaf edenler arasında Erdoğan'ı aramaya başlıyoruz. Bir süre sonra yanımıza bir Türk hacı geliyor. Daha biz bir şey söylemeden "Başbakan karşıda namaz kılıyor" diyor. Erdoğan'ı aradığımızı bilmesinin nedenine gelince..
Kabe'yi günün ilk saatlerinde tavaf eden binlerce ihramlı kişi içinde takım elbiseli ve kravatlı sadece bizlerin olması. Diğer köşeye vardığımızda Erdoğan'ın, yanında bulunan Ali Babacan, Kemal Unakıtan, Ömer Çelik, Egemen Bağış ve diğer heyet üyeleri namaz kıldığını görüyoruz. Namaz bitince etraflarını Türk hacılar sarıyor.
Fotoğraf çeken cep telefonu
Biz de cep telefonumuza sarılıp birkaç kare fotoğrafını çekiyoruz. Cep telefonu ile fotoğraf çektiğimizi gören bir Suudi asker önümüze geçip Kabe içinde fotoğraf çekmenin yasak olduğunu belirterek bölgeden uzaklaştırmak istiyor.
Hatta, görüntülü cep telefonunun kullanılmasının da Suudi Arabistan'da yasak olduğunu kayda geçiriyor. Bu sırada Erdoğan, bulunduğumuz tarafa doğru yöneliyor, baştan aşağı kıyafetimizi süzdükten sonra elini iki yana açıp gülmeye başlıyor: "Muharrem Bey takım elbiseyle gelmişsin, bari ihram giyip gelseydin..." Fotoğraf çekmememizi rica edip tokalaşarak ayrılıyor. Biz de arkasından takip ediyoruz. Biraz ilerideki asansöre biniyor, biz de hemen yanındaki kapısı açılan ikinci asansöre kendimizi atıyoruz.
İçeride ihramlı Devlet Bakanı Ali Babacan ile burun buruna geliyoruz. Gecenin bir yarısı olmasına rağmen 24 derece sıcakta tavaf etmekten olsa gerek kan ter içinde kalmış. Asansörün içindeki asker "Siz niçin bindiniz?" deyip yukarı çıkınca bizi bir kenara alıyor ve heyetle devam etmemizi engelliyor.
Kral'ın evine dönüş
Erdoğan ise Kral'ın konuk evine doğru yol alıyor. Biz de çaresiz aşağı iniyoruz. Takım elbise içinde tavafa katılıyoruz. Bakıyoruz, en düzenli ve temiz kıyafetli olanlar Türk hacılar.
Gruplar birbirine karışmasın diye bazıları boyunlarına sarı yemeniler bağlamış. Hemen arkadan gelen grup da Türk hacılar. Onlar da omuzlarına üzerinde "Afyonlu Hacılar" yazan çantalar asmışlar. Diğer ülkelerden gelen hacılardan daha düzenli ve tertemiz kıyafetler içindeler. Kabe'den ayrılırken, Ali Ekeyılmaz'la "Hiç değilse kapıda bir kare fotoğrafımız olsun" diyoruz.
Antakyalı işadamı Tahsin Rende ve Edip Bakımcı'dan birer kare fotoğrafımızı çekmelerini rica ediyoruz Flaş daha bir kere patladığında Suudi asker yine başımızda bitiyor: "Fotoğraf çekmek yasak. Ya çekmeyin ya da burayı terk edin!" Çaresiz sabaha karşı Mekke'den Cidde'ye doğru yola çıkıyoruz.
Yolda şu ayrıntı aklımıza geliyor... Geçmişte merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve başbakanlığı döneminde Süleyman Demirel de Kabe'yi ziyarete gelmişlerdi. Her ikisi de gazetecilere poz vererek tavaf gerçekleştirmişlerdi. Oysa Erdoğan, farklı bir yol izledi. "Din eksenli bir parti değiliz" mesajı veren Başbakan, dini motifli bir görüntü vermemeye de özen gösterdi...
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
