| |
Yargıtay hâkimleri niçin 'zede' oldular?
İmar Bankası'na birikimlerini kaptıran binlerce insan, hükümetten bir haber bekliyor. Kulaklar televizyonlarda, gözler gazetelerde... "Yasal" bir bankaya mevduat yatırmak suç veya kabahat değil. Hükümet, bir ödeme planı çıkarmak için zaman kazanmaya çalışıyor. Çünkü ödenecek para büyük... Ödesen büyük delik, ödemesen binlerce insana perişanlık... Yeni Şafak gazetesinde geçenlerde çıkan bir haber, bu trajediye tuz biber ekiyor. Yargıtay mensubu yüksek hakimlerin bir kısmı da İmar'a para kaptıranlar arasındaymış... Bir yüksek hakim bile "zede" olabiliyorsa, sıradan vatandaş haydi haydi olur... "Hakim" de insandır, aldanabilir, yüksek getirinin cazibesine kapılabilir. Fakat yine de insan şaşırmadan edemiyor. Önce, bir yüksek hakimin nasıl olup da "aşırı faiz vaadi"ne aldanmış olabileceğine şaşırıyor insan, ama hemen ardından bu aldanmanın, bazı "zorunluluklar"dan kaynaklanmış olabileceğini düşünmeye başlıyor. İçinden çıkılması neredeyse imkansız "hukuk" meselelerinde, yüzlerinde kıl oynamadan hüküm tesis edecek kapasitedeki yüksek hakimlerin, yüksek faiz vaadlerinden huylanması ve çekinmesi gerekmez miydi? Eğer çekinmedilerse... Bunun bir sebebinin olması gerekir. Meslekte ne kadar yükselmiş olurlarsa olsunlar, hakimlerin aylık kazançları bu kariyerleri ile doğru orantılı değildir. Giderek artan yaşam faturası, onları da üstü örtülü bir "yoksulluğa" sürüklemiş olduğu için, hakimlerin de getiri tuzaklarına düşme riski vardır. 300-500 milyon liralık bir faiz farkı, bütçede bir deliği daha kapatacağı için cazip gelmiş de olabilir. Aslında bu tablo, Türkiye'nin dramatik bir realitesini gözler önüne seriyor: Haksızlığa uğradığımızda kapılarına koşup "medet" umduğumuz Adalet uygulayıcılarının, ekonomik olarak ne kadar sıkıntıya düşürüldüğünü bir kez daha gösteriyor. Yenişafak'taki haber, paralarını kurtaramadıkları takdirde, Yargıtay mensuplarının AİHM'ne dava açacakları da bildiriliyordu. Hadisenin bu tarafı da önemli... Türkiye Cumhuriyeti devleti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi salonunda sanık sandalyesinde oturacak... Ki bu yeni bir şey değil, sık sık oturuyor... Fakat bu defa, "davacı" koltuğunda Türkiye'nin en yüksek hakimleri yer alacak. Devlet adına, en yetkili ve yüksek makamdan "hüküm" tesis edenler, bu defa devleti dava edecekler... Bu dava, bu sebeple Türkiye'nin "hukuk sicili" açısından büyük önem taşıyor. Öte yandan, yüksek hakimlerin "zede"ler arasında yer alması, "zede"ler için bir umut ışığı da olacak... Çünkü Hükümeti sıkıştıracak bir unsurdur bu... Atatürk'ün Mareşal üniformasından rahatsız olanların yarattıkları handikaplara rağmen, siyaseten giderek güçlenen AKP iktidarını, önümüzdeki dönemde en fazla sıkıştıracak hadise, İmar faciası olacakmış gibi görünüyor. Kayıp Uzanlar'ın silueti, Ankara'nın puslu semalarından Erdoğan'a "nanik" yapmaya devam ediyor.
|