kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

İki kere ikinin dünü-bugünü

Geride bıraktığımız yıldan yenisine taşınan Türkiye merkezli veri ve süreçler iyimserleri de doyurabiliyor, kötümserleri de.. Türkiye'nin geleceğinden yana karamsar olmaya meyilliysek gerekçe bol: - Kıbrıs'ta çözüm gecikiyor, en azından mayısa yetişemeyecek gibi görünüyor. Bu durumda da 2004 sonuna gelinirken, cennet yol alan AB treni Türkiye'ye uğramadan geçip gidebilir. - Yine Kıbrıs bağlamında, ödemeyi kabul ettiğimiz savaş tazminatı (!?) sonrasında muazzam bir alacaklı kuyruğu, Türkiye'nin dışarıdaki bütün varlıklarına el konulmasına kadar uzanabilecek bir dönem başlatabilir. - Batı cephesinde ayrıca Ege sorunları da 2004 sonuna doğru alevlenebilir, işin Lahey Adalet Divanı'na götürülmesi için Türkiye ağır baskı yiyebilir.. - Güneyimizde fiilen kurulan Kürt devleti, iç güvenliğimizi daha da sıkıntıya sokacak özenişlere ve kaşınmalara başlangıç teşkil edebilir.. - Bütün iktisadi bunalım öncesindeki tehlikeli oranları aşmak üzere olan dış ticaret açığı yeni bir piyasa depremine yol açabilir.. Yakın ve uzak yarınlara melül melül bakmak ve baktırmak, hatta ufukları büsbütün karanlık görmek için bu kadarı kafi.. Yok eğer manzaranın görülebilen yanlarındaki olumlu sonuç ve gelişmeleri önemseyecek kadar iyicil isek yine yeteri kadar gerekçe var:

Oynamaya az kaldı
- Enflasyon canavarının üç ayağını da bağlamak üzereyiz; tekli rakama indik mi, merasimle boynunu uçurabiliriz.. - Cumhuriyet tarihinin en büyük ihracat rakamlarına ulaştık.. - İnsanların fesini-donunu satıp yabancı paraya hücum ettiği günleri aştık.. - Doğu Karadeniz'in kara sularında bir milyar varillik petrol bulmak üzereyiz.. - ABD'nin Irak valisi, Kürt lider Talabani ve Barzani'ye özel ziyarette bulunarak Federasyon ısrarını en azından gevşetmelerini istiyor. O arada, Türkmenler'in de benimsediği, Irak'taki her vilayetin (18 il var) ABD benzeri bir federal yapıyla içişlerinde serbest bırakılmasını ve böylece ülkenin bütünlüğünün korunmasını müzakere ediyor; böylece Türkiye'nin silinip atılmış kırmızı çizgilerinden hiç değilse biri için hayata dönüş umudu beliriyor.. Allah'ın işi bu; hangi yöne eğilimin varsa işin kolay! İnkar etmek istiyorsan aklına bin türlü mantıklı itiraz gelebileceği gibi, imana yöneleceksen de o kadar kanıt bulabiliyorsun.. Bu arada; özellikle, çoğunluğu doğuştan kötümser olan iktisatçıların kehanetlerindeki yüksek yanılma oranının tescilli olduğunu unutmuyoruz.. İktisadi istatistikler -yoksul ve dar gelirli insanlar için ne kadar anlamlı oldukları bir yanagenellikle karamsar uzmanların aksine, ya tamamen müspet gerçekleşir veya baştan ortaya konan kara tahminlerdeki kadar korkunç tablo doğmaz.. Bu durumda, hayatı ve gidişi değerlendirme meselesi, tamamen değilse bile ağırlıklı olarak kişinin yüreğine ve okumasına bağlı değil mi?.

'Hayır, vaki olandadır'
Dünyada, zannettiğimizden hatta yer yer şartlandığımızdan çok daha az objektif gerçeklik var. Düne bakarsak bu açıdan daha sağlıklı bir kanaat edinebiliriz. Mesela pek çok kaçınılmaz sayılan kabus senaryosunun gerçekleşmediğini görürüz. Eminim ki küresel ve bölgesel bin türlü komplo vardır ama bu, hiçbir güce, sisteme ve merkeze mutlak ilahi kudret yakıştırmayı makul kılmaz. Yeryüzü yaz boz tahtasıdır.. Burada iyi yazı da, kötü yazı da bozulabilir. Salt düşmanlık için üretilmiş senaryolar, iyi sonuçlar bile doğurabilir.. Bir millete tezgah kurarsınız ama bu bile döner, dolaşır o toplumun hayrına sonuçlar getirir.. Belki de Kerkük-Musul buna örnek: Misak-ı Milli sınırları içindeki bu bölgeyi Lozan'da haritamıza dahil edebilseydik, hadi orada yapamadık, Hatay gibi daha sonra çözebilseydik ne olurdu? Herhangi bir petrol zengini Arap ülkesi gibi, demokrasi kültürünü geliştirme umudundan uzak, dünya ile rekabet ihtimali sıfır, sıradan bir mirasyedi devlet olarak kalmayacağımız ne malum? Hele, dünyanın en kaliteli petrolünü oluşturan Kerkük kaynakları bizdeyken başımıza acaba neler gelecekti?. O takdirde ABD'nin savaş açıp işgal ettiği Irak'ın yerinde biz olmaz mıydık? Birey ömrü için iki kere iki her zaman dört edebilir ama milletlerin ömrü söz konusu olduğunda, hesabı tekrar gözden geçirmek gerekiyor..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Barutsuz YÖK savaşı   / 08-01-2004
 İki kere ikinin dünü-bugünü   / 05-01-2004
 Düşünce yapısında değişim   / 03-01-2004
 Sarık-cübbe-üniforma   / 02-01-2004
 Çağdaş 'Teslis' ve yılbaşı   / 01-01-2004
 Ya Ankara'da tarihin başı?   / 29-12-2003
 Erdoğan'ın rakipsizliğine dair   / 27-12-2003
 Kırmızı pasaport silgisi   / 26-12-2003
 AB'cilerin kralı Denktaş   / 25-12-2003
 Öyleyse yıkıl Denktaş   / 22-12-2003
MEHMET BARLAS
"Kopenhag Kriterleri" yerine "Ankara Kriterleri" mi...
MEHMET TEZKAN
Sadece lideri değiştirmek partiyi yenilemiyor
DÜN...
EMRE AKÖZ
Bilecik, İzmir'den daha entel çıktı!
Sabitfikir.com...
UMUR TALU
Halkın anayasası olmadıkça...
Gündelik hayatta elimize,...
MUHARREM SARIKAYA
Sorun detayda saklı
Çankaya Köşkü'nde dün yapılan Kıbrıs...
ALMANYA iki Türk için sarı alarmda
CIA, Alman polisini şu istihbaratla harekete geçirdi: Ensar El İslam...
Suudi reformcular anayasal monarşi istiyor
IRAK savaşı sonrası bölgede esen "değişim" rüzgarlarının en...
10 ÜZERİNDEN 1
10 ÜZERİNDEN 1
Devre arasında kadroyu takviye etmek için harekete geçen yönetim, şu...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Astroloji | Magazin | Sağlık |
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.